nceki balk :: Sonraki balk  
Yazar Mesaj
myefsane



Kayt: 03 Arl 2006
Mesajlar: 2240

MesajTarih: Pr Mar 19, 2009 7:57 pm    Mesaj konusu: Alntyla Cevap Gnder

..AY'I KUYUDAN ÇIKARMIÞ


Havanýn güzel olduðu bir gece, Nasreddin Hoca, kuyudan su çekmeye karar vermiþ.Elindeki kovasý, bahçedeki kuynun baþýna gelmiþ. Tam kovayý sarkýtacaðý sýrada, kuyunun içinde Ay'ý görmüþ:
..__Eyvah!… Ay kuyuya düþmüþ, diye üzülmüþ. Sonra da Ay'ý kuyudan nasýl çýkaracaðýný düþünmüþ. Aklýna kovasý gelmiþ. Ay' kova ile çýkarmaya karar vermiþ.
Kovayý, ipiyle kuyuya sarktýtmýþ. Kova, suya deðince de ,çekmaya baþlamýþ. Su ile aðýrlaþan kova bir süre sonra, kuyu duvarýna takýlmýþ. Nasrettin Hoca, kovayý ne kadar çekmek istemiþse de bir türlü becerememiþ.
Kan ter içinde kalmýþ. Kovanýn yukarý gelmemesinin nedenini , Ay'ýn aðýr olmasýna vermiþ. Kovayý, yukarý çekmeyi sürdürmüþ……
Fakat ipi o kadar þiddetli asýlmýþki, ip kopmuþ. Nasreddin Hoca da, sýrt üstü yere yuvarlanmýþ.
Nasrettin hoca, gözünü açýnca, gökte parýldamakta olan Ay'ý görmüþ,
__Oh, çok þükür!.. Epeyce uðraþtým, epeyce yoruldum, ama, sonunda Ay2ý kuyudan çýkarmayý baþardým…Bu iþ bütün yorgunluðuma deðdi… demiþ.



ON AKÇE OLSUN


Nasreddin Hoca, bir gece, derin uykuda iken. görmüþ. Tanýmadýðý kiþiler, Hocaya dokuz akçe vermiþler.
Hoca,dokuz akçeyle yetinmek istememiþ:
__Hiç deðilse, bunu on akçe yapýn demiþ.Fakat, parayý verenler, dokuz akçeden fazlasýný, bir türlü vermek istememiþler.
Tam bu sýrada, Hoca uykusundan uyanmýþ. Birde bakmýþki, avucunda, deðil dokuz akçe, bir akçe bile yokyok. Þaþýrmýþ, üzülmüþ.Gözlerini sýký sýký kapayarak, elini uzatmýþ:
__Vazgeçtim on akçeden, dokuz akçe olsun …demiþ.

.
.O ZAMAN ÝÞ DEÐÝÞÝR

Nasreddin Hoca, kadýlýk yaparken, iyi giyimli, efendiden birisi, karþýsýna çýkar:
__Kadý Efendi, der. Senin inek, benim ineðin karnýna boynuz vurup öldürdü. Ýneðimin parasýný ödemen gerek! Nasreddin Hoca, ne diyeceðini bilemez:
__ Ýki hayvan kavga etmiþ… Bu durum sahibini ilgilendirmaz. Sahibinin bir suçu yok ki!..der
Bunun üzerine adam:
__Yanlýþ söyledim, kadý efendi!… der. Ölen inek benim deðil, senin ineðindi…
Hoca, adamýn kurnazlýðýný anlar, bilmezlikten gelir:
__Bak ozaman iþ deðiþir, der. Ver ineðimin parasýný!…



TURÞUYU SEN MÝ SATACAM

Nasreddin Hoca, günün birinde turþu satmaya karar verir. Turþu tenekelerini hazýrlar, eþeðine yükler. Sokak sokak dolaþarak turþu satmaya baþlar:
__Haydi turþu!.. Turþu!…
Fakat Hoca, tam böyle baðýrýrken, eþeði de anýrmaya baþlar. Öyle gür bir sesle anýrýr ki, Hoca'nýn sesini bastýrýr.
Hoca, bir türlü istedi gibi baðýramaz. Son bir kere daha baðýrýr. Fakat eþek, yine durmaz. Oda yüksek sesle anýrýr. Hoca dayanamaz:
_Yeter artýk! diye eþeðe baðýrýr… Turþuyu senmi satacaksýn, yoksa benmi?



HOCA'NIN TAVUKLARI

Nasreddin Hoca, tavuklarý satmak için, komþu kasabaya doðru yola çýkar. Tavuklarýný kafesa koyarak eþeðine yükler. Bir süre sonra da, kafes içinde sýkýþýp kalan tavuklara acýr:
__Þunlarý kafesten çýkarýyým da rahat rahat gitsinler, diye söylenir.
Kafesi açýnca, horaz önde, tavuklar arkada, hepsi yola dökülürler.Þaþkýnlýklarý geçince etrafa daðýlýrlar. Hoca, onlarý nasýl toplýyacaðýný bilemez. Hemen eline bir sopa alýr. Horozu döðerken:
__Gece yarýsý sabah olduðunu bilirsinde, öðle zamaný kasabanýn yolunu neden bilmezsin!..diye söylenir.


KEDÝ NERDE

Nasreddin Hoca, kasaptan iki kilo et alýr, eve gelir.Karýsýna, akþama et yemeði yapmasýný söyler. Yeniden iþine döner.
Hoca gidince, karýsý yemeði piþirir. Sonra da komþularýný çaðýrýr onlara bir yemek ziyafeti çeker. Akþam olunca Hoca eve gelir. Karýsý sofrayý hazýrlar. Bir tabak bulgur pilâvýný Hoca'nýn önüne koyar. Hoca pilâvý görünce þaþýrýr:
__Haným, hani et yemeði yapacaktýn? Bunun için sana gündüzün, kasaptan aldýðým eti getirmiþtim… Karýsý, üzgün üzgün önünde bir süre durur. Sonra, baþýný önüne eðerek:
__Ah Efendi, sorma! Bizim hýnzýr kedi, etin epsini yemiþ.. der.
Bu duruma çok kýzan Hoca, oturduðu yerden fýrlar, eline bir sopa alýr. Kediyi, iyice döðmeye karar verir. Bir köþede büzülüp oturmakta olan sýska kediyi görünce kuþkulanýr. Karýsýna:
__Bana hemen teraziyi getir, der.
Terazi gelince, Nasreddin Hoca, keditartar. Kedi, iki kilo aðýrlýðýndadýr. Büsbütün þaþýran Hoca, karýsýna:
__Kedinin aðýrlýðý iki kilo, kasaptan, aldýðým et nerede? Diyelimki et budur, kedi nerede?


NASREDDÝN HOCA HÝKAYELERÝ-2


AY ESKÝYÝNCE

Hoca, her konuda derin bilgi sahibi olmasý nedeniyle; tanýdk, tanýmadýk herkesin baþvurduðu biridir.
Günün birinde, uzun bir yolculuktan, yorgun olarak evine dönerken, yanýna tanýmadýðý iki kiþi yanaþýr. Selâm verdikten sonra, içlerinden biri sorar:
__Hoca Efendi, bizim bir derdimiz var…Hoca:
__Söyleyin bakalým, diye cevap verir.
__Merak eder dururuz. Yeni ay girince, eski Ay'ý ne yaparlar?
Hoca gülerek cevap verir:
__Eski Ay'ý nemi yaparlar? Bunu bilmeyecak ne var! Kýrpýp kýrpýp yýldýz yaparlar.


..

HOCA ÝLE BALIKLAR

Hoca, akþam eve dönerken, komþusundan gelen yemek kokularýna imrenir. Komþusu o akþam, balýk kýzartmasý yapmaktadýr.
Hoca, kapýya yanaþýr. Ýçeriden gelen konuþmalarý dinler. Ev hanýmý kocasýna:
__Aman efendi, der. Hoca, her zamanki gibi kokuyu alýp gelebilir. Kýzaran balýklarýn irilerini, oðlan için dolaba saklayalým.
Hoca, bu konuþmalardan sonra, kapýyý çalar:
__Komþum, bereketli olsun. Balýðýn güzel kokusu, bütün mahalleyi sardý… der.
Komþusu Hoca'yý içeriye alýr. Yemeðe otururlar. Hoca, önüne konan küçük balýklara bakar, bir þeyler mýrýldanýr. Sonra, balýðý kulaðýna götürür, onu dinler gibi yapar. Bu durumu görenev sahibi sorar:
__Hayrola Hocam, ne yapýyorsun öyle?
__Balýkla konuþuyorum. Bunlarý pek küçük gördümde, ''siz hangi deryanýn kuzularýsýnýz?" diye sordum.
Komþu, hayretle:
__Peki, o sana nededi? diye sorar.
Hoca hemen cevap verir:
__Biz çok küçüðüz, nereden geldiðimizi bilemeyiz. Dolapta büyüklerimiz var. Siz, onlara sorun, dedi.
Ev sahibi, dolaptaki balýklarý sofraya getirir.


KIRK YILLIK SÝRKE

Nasreddin Hoca, evinde dinlenirken, gece yarýsýna doðru kaoý, þiddetle çalýnmýþ.
Hoca, gecenin bu ilerlimiþ saatinde evine gelen bu misafiri merak etdip, kapýyý açmýþ.
Bitiþik komþusu, elinde bir tasla, Hoca'ya
__Aman Hocam, haným çok hasta. Sizde kýrk yýllýk sirke varmýþ.Ýlâç için, biraz sirke verir misin? demiþ.
Nasreddin Hoca,komþusuna kýzmýþ:
_Veremem…demiþ.
Sonra, durumu açýklamýþ:
_Eðer her isteyene verseydim, bende kýrk yýllýk sirke kalýrmýydý.


YAZISI OKUNAKLI OLSUN

Bir tanýdýðý, Nasreddin Hoca'ya gitmiþ; Baðdat taki bir dostuna Arapça mektup yazmasýný istemiþ.
Nasreddin Hoca, Araoça bilmediði belli olmasýn diye:
_Ýstediðin mektubu yazarým. Fakat, þu sýralar Baðdat'a gidemem, demiþ.Tanýdýðý þaþýrmýþ:
__Aman Hoca, demiþ. Galiba yanlýþ anladýn. Senin Baðdat'a gitmeni istemedim. Mektup yaz dedim.
Nasreddin Hoca, yazarým ama, yazým okunaklý deðildir. Mektubu okumak için benim Baðdat!a gitmem gerekir. Ýyisi mi sen mektubu, yazýsý okunaklý birine yazdýr!..


NASREDDÝN HOCA HÝKAYELERÝ-2

..
TESTÝYÝ KIRMADAN ÖNCE
Evde su kalmayýnca, Nasreddin Hoca, kýzýnýn eline testiyi verir:
__Þunu çeþmeden doldurda getir, der. Arkasýndan da iki tokat vurarak, kulaðýný çeker:
__Sakýn testiyi kýrayým deme ha!… diye baðýrýr.
Kýzcaðýz, aðlayarak çeþmeye doðru yürür. Bu durumu görenler, Nasretdin Hoca'ya söylenirler:
__Hocam, bu ne insafsýzlýk?… Çocuk testiyi kýrmadýki!… Niye dövüyorsunzavallý yavrucuðu?
Nasreddin Hoca, gülerek cevap verir:
__Testiyi kýrdýktan sonra dövsem ne olacak? Testi yerine mi gelecek? Kýrmadan dövdümki, dikkatli olsun..



YAZISI OKUNAKLI OLSUN

Bir tanýdýðý, Nasreddin Hoca'ya gitmiþ; Baðdat taki bir dostuna Arapça mektup yazmasýný istemiþ.
Nasreddin Hoca, Araoça bilmediði belli olmasýn diye:
_Ýstediðin mektubu yazarým. Fakat, þu sýralar Baðdat'a gidemem, demiþ.Tanýdýðý þaþýrmýþ:
__Aman Hoca, demiþ. Galiba yanlýþ anladýn. Senin Baðdat'a gitmeni istemedim. Mektup yaz dedim.
Nasreddin Hoca, yazarým ama, yazým okunaklý deðildir. Mektubu okumak için benim Baðdat!a gitmem gerekir. Ýyisi mi sen mektubu, yazýsý okunaklý birine yazdýr!..



SÝHÝRLÝ FASULYE

Bir zamanlar yoksul ve dul bir kadýn varmýþ. Oðlu çok tembel bir delikanlý olduðu için paralarý yok denecek kadar azmýþ. Bir gün o kadar zor bir duruma düþmüþler ki, kadýncaðýz ellerinde kalan tek mal varlýðýný, Süt Beyazý isimli ineklerini satmaya karar vermiþ. Oðluna ineði pazara götürüp satabileceði en iyi fiyata satmasýný söylemiþ.
Dalikanlý pazara giderken yolda tuhaf bir yaþlý adama rastlamýþ. Yaþlý adam ineðe bir göz atmýþ ve delikanlýya, "Bak çocuðum, bana bu ineði verirsen karþýlýðýnda sana çok deðerli þeyler veririm," demiþ. Sonra cebinden beþ fasulye tanesi çýkarmýþ.
"Fasulye tanesi mi?" demiþ delikanlý tereddütle."
"Ama bunlar sihirli," demiþ yaþlý adam. Adam öyle deyince bu iþ delikanlýnýn aklýna yatmýþ ve fasulyeler karþýlýðýnda Süt Beyazý'ný yaþlý adama vererek yaptýðý deðiþ tokuþtan memnun, eve dönmüþ.
"Anne! Bak elimde ne var!" diye seslenip olanlarý anlatmýþ delikanlý eve dönünce. Ama annesi ona çok kýzmýþ. Fasulye tanelerini dýþarý, eline geçirdiði tavayý da delikanlýya fýrlatmýþ. Sonra da ceza olsun diye onu odasýna yollamýþ ve ona yemek vermemiþ.
Sabah olunca delikanlý gözlerine inanamamýþ. Yatak odasýnýn penceresinden, dýþarýda bir bitkinin hýzla büyüdüðünü görmüþ. Bu ne bir aðaç, ne de dev bir ayçiçeðiymiþ; göðe doðru büyümüþ sihirli bir sýrýk fasulyesiymiþ. Delikanlý hemen pencereden sarkýp sihirli fasulyeye tutunmuþ ve týrmanmaya baþlamýþ.
Yarým saat sonra kendini, her þeyin normalden daha büyük olduðu garip bir ülkede bulmuþ. Tarlalarýn ötesinde çok büyük bir ev varmýþ. Delikanlý evin yanýna gidip kapýyý çalmýþ. Kapýyý bir kadýn açmýþ.
"Yiyecek bir þeyiniz var mý?" diye sormuþ delikanlý.
"Var," demiþ kadýn. "Ama dev kocam gelince ortadan kaybolman gerek. Çünkü çocuklara hiç dayanamaz, onlarý hemen yer."
Delikanlý tam bir þeyler yemek üzere sofraya otururken dýþarýdan birinin gür bir sesle þunlarý söylediðini duymuþ:
"Fee-fi-fo-fum,
iþte bir çocuk kokusu duydum.
Ölü de olsa, diri de olsa güzeldir onlarý yemek.
Kemiklerini öðütür, yaparým kendime ekmek."
"Fýrýna saklan. Hemen!" demiþ kadýn delikanlýya. Sonra da kocasýna, "Ne çocuðu hayatým, dün kediye verdiðim et parçalarýnýn kokusunu aldýn herhalde," diye seslenmiþ.
Yemekten sonra dev kese kese altýnlarýný saymaya baþlamýþ. Kýsa bir süre sonra altýn saymaktan yorulup uykuya dalmýþ. Deliknalý saklandýðý yerden çýkýp bir kese altýn almýþ. Keseyi sihirli fasulyesinden aþaðýya atmýþ, ardýndan fasulyenin sýrýðýna tutuna tutuna aþaðýya inmiþ. Annesi artýk þanslarýnýn döndüðüne bir türlü inanamamýþ.
Ama birkaç ay sonra ellerindeki tüm altýnlar bitmiþ. Delikanlý tekrar sihirli fasulyesine týrmanarak devin yaþadýðý ülkeye gitmiþ. Devin karýsý bu kez ona kuþkucu bir þekilde davranýyormuþ.
"Geçen geliþinde bir kese altýnýmýz kayboldu," diye iðnelemiþ onu. Ama yine de delikanlýyý içeri almýþ.
Çok geçmeden dev çýkagelmiþ. "Fee-fi-fo-fum," diye bir þarký söylüyormuþ. Bunu duyan delikanlý hemen yine fýrýna saklanmýþ.
"Ne çocuðu, hayatým," demiþ devin karýsý. "Dün yediðin piliç haþlamanýn kokusunu duydun herhalde. Sen etli böreðini yemene bak!"
Yemeðini bitirdikten sonra dev, karýsýna, "Kadýn, bana tavuðumu getir," demiþ. Karýsý hemen tavuðu getirmiþ. "Yumurtla!" diye emretmiþ dev ve delikanlýnýn hayret dolu bakýþlarý altýnda tavuk altýn bir yumurta yumurtlamýþ. Tabii delikanlý tavuðu da alýp evine götürmüþ.
Delikanlý ile annesi böylece zengin olmuþlar. Ama bir yýl sonra çocuk þansýný bir kez daha denemeye karar vermiþ ve tekrar sihirli fasulyesine týrmanmýþ. Bu sefer eve, devin karýsýna görünmeden girip, bir bakýr tencerenin içine saklanmýþ.
Dev girmiþ içeri. "Fee-fi-fo-fum," diye baþlamýþ yine tekerlemesine.
"Eðer bu yine o lanet olasý çocuksa, fýrýna bak hayatým, kesin oradadýr," demiþ karýsý.
Delikanlý orada deðilmiþ tabii ki.
"Buralarda bir yerde, eminim," diye gürlemiþ dev, ama karýsýyla birlikte evin altýný üstüne getirmelerine raðmen onu bulamamýþlar.
Bu sefer dev yemekten sonra altýn bir harp çýkarmýþ ortaya. "Söyle!" diye emretmiþ ve harp ninniler söyleyip onu uyutmuþ. O an delikanlý bu harpý her þeyden çok istediðini anlamýþ. Horlamakta olan devin dizine týrmanmýþ, masaya atlamýþ ve harpý kapmýþ.
"Ýmdat!" diye baðýrmýþ harp. Delikanlý, sýrtýnda harp, masadan aþaðýya atlamýþ. Dev peþine takýlmýþ. Delikanlý sihirli fasulyesini yarýladýðýnda harp, "Ýmdat!" diye baðýrmýþ yine. Dev delikanlýnýn peþinden sýrýk fasulyesine atlamýþ.
Delikanlý aþaðýya ulaþýnca, "Anne! Çabuk bir balta getir," diye baðýrmýþ. Ýkisi birlikte sihirli fasulyeyi baltayla kesmeye baþlamýþlar. Bir süre sonra sihirli fasulyeyle birlikte dev de yere düþmüþ ve anýnda ölmüþ.
"Üf!" demiþ çocuk. "Az kalsýn gidiyorduk!"
O günden sora delikanlýyla annesi zenginler gibi yaþamýþlar. Onlar söyledikçe tavuk altýn yumurta yumurtluyormuþ. Ýnsanlar altýn harpý dinlemek için onlara para ödüyorlarmýþ. Delikanlýnýn güzel bir prensesle evlendiði de söyleniyor. Kim bilir belki de gerçekten evlenmiþtir.
Baa dn
Kullancnn profilini grntle zel mesaj gnder AIM Adresi MSN Messenger
nceki mesajlar gster:   

Yeni balk gnder   Bala cevap gnder    Yeþilalan & Baltacýlý Köyleri Forum Forum Ana Sayfa -> Fýkralar - Komik Yazýlar Tm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)


 
Gei Yap:  
Bu forumda yeni balklar aamazsnz
Bu forumdaki balklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarnz deitiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarnz silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsnz

Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group. Trke eviri: phpBB Trkiye
Tasarm : Mahmut ZDEMR