myefsane
Kayt: 03 Arl 2006 Mesajlar: 2240
|
Tarih: Pzr Eyl 07, 2008 11:52 am Mesaj konusu: |
|
|
BEDELÝ ÇANAKKALE'DE ALTIN OLARAK ÖDENECEKTÝR
Üç aylýk bir tâlimden sonra Mehmed Muzaffer, 'zâbit namzeti' olarak Çanakkale'de idi. (Mart 1916). Müttefik Ýngiliz ve Fransýz kuvvetleri, Çanakkale'de uðradýklarý maðlûbiyetlerden ve verdikleri yüzelli bin zâyiattan sonra Boðaz'ý aþamayacaklarýný anlamýþlar, 1915′in son haftasýyla 1916′nýn ilk haftasýnda bütün hatlarý tahliye edip, çýkýp gitmiþlerdi.
Muzaffer, Çanakkale'ye vardýðýnda harp durmuþtu. Zaman zaman, Ýmroz-Bozcaada'da üslenmiþ düþman gemileri ve uçaklarý bombardýmanda bulunuyorlarsa da, 1915 Nisan'ýndan Aralýk sonuna kadar sekiz ay süren kanlý baðuþmalara kýyasla bu bombardýmanlar 'hiç' mesâbesindeydi. Çanakkale'deki birliklerin büyük bir kýsmý, Kafkas, Irak ve Filistin cephelerine sevkedileceklerdi. Hazýrlanma ve noksanlarý ikmâl emri aldýlar.
Muzaffer, birliðinin alay karargâhýnda vazifeliydi. Alayýn kamyon ve otomobil lastiði ile diðer bir takým malzemeye ihtiyacý vardý. Bunlarsa ancak Ýstanbul'dan saðlanabilirdi. O devirlerde bu gibi basit mübâyaalar için açýk artýrma yapmak, ilanlarda bulunmak, ne âdetti, ne de bunlarla kaybedilecek vakit vardý. Herþey itimatla yürütülürdü. Muzaffer, açýkgöz ve becerikli bir Ýstanbul çocuðu olduðundan, karagâh, gerekli malzemenin temin ve mübâyaasýna onu memur etti. Ýcab eden paranýn kendisine i'tâsý için de Erkân-ý Harbiye Riyâseti'ne hitâben yazýlý bir tezkereyi eline verdiler.
O yýllar Ýstanbul'da otomobil ve kamyon, nâdir rastlanan vâsýtalardý. Bunlalarýn lastikleriyse yok denecek kadar azdý ve karaborsaydý.
Muzaffer aradý, uðraþtý, nihayet Karaköy'de bir Yahûdi'de istediklerini buldu. Fiyatlar pek fâhiþti ama, yapacak baþka birþey yoktu anlaþmaya vardý. Lâzým gelen parayý almak üzere Erkân-ý Harbiye'ye gitti. Elindeki tezkereyi tediye merciiine havâle ettiler. Muzaffer az sonra yaþlý bir kaymakam (yarbay)'ýn huzurundaydý. Kaymakam, uzatýlan kezkereyi okudu. Karþýsýnda hazýrolda duran ihtiyat zâbit namzetine baktý. Ýsteyeceði paranýn miktarýný sormadan 'Ne alýnacak?' dedi.
'Oto ve kamyon lastiði' cevabý verilince bir an durdu. Sonra Muzaffer'e dik dik baktý:
'Bana bak oðlum! Ben askerin ayaðýna postal, sýrtýna kaput alacak parayý bulamýyorum. Sen otomobil lastiðinden bahsediyorsun! Haydi yürü git, insaný günaha sokma… Para mara yok!' dedi.
Muzaffer selâmý çaktý, dýþarý çýktý. Harbiye Nezâreti'nin (bugünkü hukuk fakültesi binâsýnýn) bahçesinden dýþ kapýya aðýr aðýr yürürken, ne yapacaðýný düþünüyordu. Malzemelere alayýn ihtiyacý vardý. Eldeki (Almanlar'ýn verdiði) iki Mercedes-Benz kamyon ve iki binek arabasý lastiksizdi. Diðer malzemeler de mutlaka lâzýmdý. Kendisi, bulur alýr diye vazifelendirilmiþti.
Malzemeyi bulmuþtu, fakat para yoktu. Eli boþ dönemezdi, bir çaresini bulmak lâzýmdý.
Muzaffer bunlarý düþüne düþüne Bâyezid Meydaný'na vardý. Birden durdu, kendi kendine güldü. Aradýðý çareyi bulmuþtu! Doðru tüccar Yahûdi'ye gitti:
'Paranýn tediye muâmelesi akþamüstü bitecek. Ezandan sonra gelip mallarý alamam gece kaldýracak yerim yok. Yarýn öðleden evvel vapurum Çanakkale'ye kalkýyor, yetiþmem lâzým. Onun için, sabah ezanýnda geleceðim. Mallarý mutlaka hazýr edin…'
Tüccar
'Peki' dedi.
Muzaffer tam ayrýlýrken ilâve etti:
'Altýn para vermiyorlar, kâðýt para verecekler.'
Yahûdi yine
'Peki' dedi.
Ertesi sabah Muzaffer, Merkez Komutanlýðý'ndan araba ve neferle ezan vakti Yahûdi'nin kapýsýndaydý. Ortalýk henüz ýþýyordu. Taccar, mallarý hazýrlatmýþtý. Havagazý fenerinin yarým yamalak aydýnlattýðý loþlukta mallar arabaya yüklendi. Muzaffer, bir yüzlük kâime (yüz liralýk kâðýt para) verdi. araba dörtnal Sirkeci'ye yollandý. Malzeme þat'a, oradan dubada baðlý gemiye aktarýldý. Az sonra da gemi Çanakkale yolunu tutmuþtu.
Üç gün sonra Yahûdi, elindeki yüzlük kâimeyi bozdurmak üzere Osmanlý Bankasý'na gitti. Bozmadýlar.. Zira elindeki para sahte idi.
Muzaffer evrâk-ý nakdiyenin basýmýnda kullanýlan kâðýdýn aynýsýný Karaköy kýrtasiyecilerinden tedarik etmiþ, bütün gece oturmuþ, çini mürekkebi ve boya ile, gerçeðinden bir bakýþta ayýrt edilemiyecek nefâsette taklit para yapmýþtý. Tüccara verdiði para buydu. O devrin hakiki paralarýnýn üzerinde yazýlar arasýnda bir de þöyle ibâre bulunurdu:
'Bedeli Dersaâdette altýn olarak tesviye olunacaktýr.' Muzaffer yaptýðý taklit parada bu ibâreyi þöyle yazmýþtýr. 'Bedeli Çanakkale'de altýn olarak tesviye olunacaktýr.'
Onun burada altýn dediði, Çanakkale'de Mehmetçiðin akýttýðý, altýndan da kýymetli kaný idi…
Yâhudi tüccar bunu mesele yapmadý. Yapmak mý istemedi, yapmaktan mý çekindi, bilinmez. Ancak hâdise bütün Ýstanbul'a yayýldý. Dünyada emsâli olmayan ve olmayacak olan bu hâdise Þehzâde Abdülhalim Efendi'nin kulaðýna kadar gitti. Þehzade hemen lalasýný göndererek Yâhudi tüccarý buldurdu.
Yüzlük taklid evrâk-ý nakdiyeyi, bedelini altýn olarak ödeyip aldý. Çok zarif sedef kakmalý, içi kadifeli bir mücevher çekmecesine yerleþtirip, Ýstanbul Polis Okulu'ndakiEmniyet Müzesi'ne hediye etti.
Þehid Mehmet Muzaffer'in taklidini yaptýðý paranýn asýl 50 liralýk kâðýt paradýr. Bu kâðýt paralar, üzerlerinde de yazýlý olduðu gibi, Rûmi 6 Aðustos 1332 (M.18.8.1916) tarihli kanunla tedâvüle çýkarýlmýþtýr. Bu tertip kâðýt paralarýn en büyük kýymeti 50 liralýklardýr. Yüz lira olarak bu tipte hiçbir kupür basýlmamýþtýr. Her halde Þehid Muzaffer'in alacaðý malzemenin bedeli elli liranýn çok üstünde olmalýdýr ki, iki tane ellilik imal edecek olsa anlaþýlabileceðini düþünüp tek bir yüzlük yapmýþtýr. Bu kâðýt paralar yeni tedâvüle çýktýðýndan, getirip veren de subay ve askerleri olduðundan, tüccar, bu çeþit yüzlük kâime mevcut olup olmadýðýný araþtýrmak lüzûmunu görmemiþ olmalýdýr. Esasen Muzaffer'in 'sabah ezaný vakti' üzerinde durmasý da, hem o devrin ölü ýþýklarý altýnda paranýn iyice incelenmesine imkân býrakmamak, hem de sabahýn o saatinde her taraf kapalý olduðundan, saða sola sormak ihtimâlini de ortadan kaldýrmak için olmalýdýr.
Çeþitli imkânlara sahip teksir ve totokopi makinelenin henüz îcad edilmediði yýllarda, bugün son sistem âletlerle çalýþan kalpazanlara taþ çýkartacak þekilde elle bu derece baþarlý bir taklidi yapabilmek, üstelik de bunu bir tek gecenin sýnýrlý saatleri için sýðdýrmak, fevkalâde büyük bir sahtekârlýk baþarýsý deðil, bir san'at þaheseri olarak deðerlendirilmelidir.
Hz. Allah, bütün þehidlerimizden de, vatan için her þeyi göze alabilen bu san'atkârýn, bu mübârek þehidin rûhundan da, o ganî rahmetini eksik etmesin. (Âmin) |
|