myefsane
Kayt: 03 Arl 2006 Mesajlar: 2240
|
Tarih: Pr Oca 22, 2009 1:35 pm Mesaj konusu: |
|
|
Hikâye:
Bir pâdiþâhýn acemi bir kölesi vardý. Bir gün bu köle ile gemiye binmiþti. Köle o zamana kadar hiç gemiye binmemiþ ve deniz görmemiþti. Gemi yolculuðunun bir takým sýkýntýlarý ve zorluklarý vardý.
Köle, gemi limandan ayrýldýðý andan îtibaren titremeye baþladý. Ne yaptýlarsa köleyi sâkinleþtiremediler.Gemide âlim bir kiþi vardý. Hükümdâra; "Müsâde ederseniz ben onu susturayým" dedi. Hükümdar da o zâta izin verdi.
O zât, köleyi denize attýrdý. Köle birkaç kere suya battý, çýktý. Geminin bir tarafýna can havliyle tutundu. Onu saçýndan tutup gemiye aldýlar. Bu olaydan sonra köle, köþesinde sessiz ve sâkin oturdu.
Hükümdar âlimden bu iþin hikmetini sordu. O da; "Köle suya girmeden evvel, gemideki selâmetin kadrini ve kýymetini bilmiyordu.
Ýþte huzûrla, saâdet ve sýhhat de böyledir. Huzûr içinde yaþýyan, mesûd olan, bir felâkete uðramadýkça, o huzûr ve saâdetin kýymetini bilmez. Ýnsan hasta olmadýkça da, saðlýðýnýn kýymetini bilmez" dedi.
Fârisî beyt tercümesi:
Bir belâya ve felâkete uðradýðýnda mahzun olma,
Cenâb-ý Hakkýn nice gizli lütuflarý vardýr onda. |
|