nceki balk :: Sonraki balk  
Yazar Mesaj
huseyin_ozcelik



Kayt: 01 ub 2009
Mesajlar: 2

MesajTarih: Pzr ub 01, 2009 3:45 pm    Mesaj konusu: Alntyla Cevap Gnder

Soru: Bir yandan, Ýlahiyatçý olsa da olmasa da, hemen herkes tesettürle alâkalý ahkâm kesiyor; diðer taraftan da, çarþaf yakma ve dinin esaslarýna hakaret etme gibi provokasyonlarla ciddi gerginlikler çýkartýlýyor. Mevcut tartýþmalarý nasýl deðerlendiriyorsunuz? Bu dönemi arýzasýz ve kayýpsýz atlatabilmek için kimlerin ne gibi görevleri olduðunu düþünüyorsunuz?

Ýþin doðrusu tesettür meselesi son zamanlarda bir yönüyle çok büyütüldü. Biraz da mesele politize edildi. Herkes için demiyorum. Politize edenler oldu. Bir yönüyle de mülahaza ayaða düþürülmek istendi. Kur'an'ýn bir emri olmasý itibarýyla "ayaða düþürüldü" tabirini betahsis kullanmadým. Þimdiye kadar deðiþik þeyler hep böyle yapýlmýþtýr. Bir bardak suda böyle fýrtýna koparýlmýþtýr. Ýhtisas alanlarýna saygýsýzlýktan kaynaklanan bir yaný var meselenin; bir de tesettür üzerinden politika yapma yaný var.

Bazý insanlarýn ruhlarýnda dine karþý bir tavýr olduðu gibi, Mefisto yanlýsý kimseler Hazreti Adem zamanýndan günümüze kadar içlerinde din düþmanlýðý yaþamýþlar. Hakiki dindarýn genel tavrýný, olmasý gerekli olan tavrýný ifade sadedinde diyebilirim ki; mü'minin kimse ile kavgasý yoktur, olmamasý lazýmdýr. Yani biz hakiki mü'min isek, gönüllerimizi Allah'a vermiþsek; falan, falan türlü düþünür, filan, filan türlü düþünür.. kimse ile kavgamýz olmamalý. Bilerek de kimseyle kavgamýz olmamýþtýr ve inþaallah bundan sonra da kimseyle kavgamýz olmaz. Ne var ki, en haþin, en hýrçýn, gemi azýya almýþ, bazen marjinalleþtiklerinden dolayý, bazen de önünü alamadýklarý ve fakat nefret ettikleri bir meselenin artýk olur hale geldiðinden dolayý kinlerini ve nefretlerini hezeyan halinde ortaya koyan insanlar her zaman görülebilir. Hatta bazen muvakkat cinnet yaþayan, baþkalarýna hakk-ý hayat tanýmayan ya da istemediði þeyler olunca "Caným gibi sevdiðim ülkemi, topraðýmý terk eder, baþka yere giderim" diyen ya da baþkalarýna sýnýr dýþýný gösteren kimseler olabilir. Bunlar cinnet seviyesine varan hezeyanýn ifadesidir. Ýþ, bu þekilde -bunlar tarafýndan olan yanýyla- ayaða düþünce, iþin doðrusu böyle akl-ý selimle, hiss-i selimle, ruh-u selimle, fikr-i selimle, mantýk-ý selimle meselenin içinden sýyrýlmak da oldukça zor olur.

Þöyle yaklaþabilirsiniz: Bir oyun baþta kurallarýna göre oynanýyorsa, yine bir kuralla onun içinden sýyrýlabilirsiniz. Fakat kuralsýz oynanýyorsa bir oyun orada, onun içinden sýyrýlmada zorlanýrsýnýz. Mesela, sýrtýnýzý dönüp "selam" deyip gittiðiniz zaman, en þiddetli harplerde bile "Karþý taraf, silm ü selâma, sulh ve barýþa yönelirse, siz de yönelin ve Allah'a tevekkül edin!" (Enfâl, 8/61) diyor Kur'an-ý Kerim. Onlar eðer silm ü selâma dönerlerse, "biz artýk kavga etmiyoruz" derlerse, siz onlar ile sarmaþ olabilirsiniz -Bu benim lazým-ý manayý ifadem, harfî mana tercüme deðil-. Fakat kuralsýz oynuyorsanýz, onlar dönmüþler gidecekleri yere gidiyorlar, siz arkadan onlara ok yaðdýrýrsýnýz. Önlerini kesersiniz, baþlarýna gülle bomba yaðdýrýrsýnýz. Ýþte bu kuralsýzlýktýr. Belli bir noktadan itibaren insanlar öyle bir hýrçýnlýða girerler ki, artýk orada hiç kural yoktur, tabii mantýk da yoktur. Yaptýklarýnda mantýk da aramamak lazým. Dolayýsýyla çok gülünç bir duruma düþebilirler. Evet, ben genel tablo adýna beraat-ý istihlal nevinden aklýma gelen þeyleri arz ederken, bunlara imâ ve iþarette bulundum.

Baþörtüsü Dinin Açýk Emridir

Tesettür Kur'an'ýn emri. Kur'an'ýn emri olduðunda bir þüphe yok. Mealler onu gösteriyor, tefsirler onu gösteriyor.

Bir de bazý meseleler var ki, onu uygulamak çok önemlidir. Mesela, þimdi "namaz öyle deðildir de þöyledir" deseniz siz.. mesela nasýldýr namaz? Bir kýsým Þintoistlerin, Budistlerin yaptýklarý gibi, önce böyle upuzun, yüzü koyun yere yatacaksýnýz, sonra kalkýp saða sola iki tane tekme sallayacaksýnýz, bundan sonra kalkýp ellerinizi kaldýracaksýnýz, sonra ellerinizi birer þamar þeklinde suratýnýza indireceksiniz falan… Birisi kalkýp böyle dese. Þimdi Kur'an-ý Kerim'de "namaz kýl" falan deniliyor da, o rükunlarýyla filan anlatýlmýyor. Onu Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Cibril'in imameti ile tekmil ediyor. O, kendi firaseti ile yaptýðý kadar yapýyor; fakat hiçbir meselede o meselenin erkanýnda, þeraitinde hatta huduunda, huþuunda, huzurunda bir kusur olmamasý için, Cibril nasýl namaz kýlýyorsa, tabir-i diðer ile, semada namaz ne ise; baþka bir ifade ile, Allah nezdinde namaz denince onun mahiyet-i nefsü'l-emriyesi neyse, Cibril Aleyhisselam kendi ruhunun enginliðiyle Efendimiz'in ruhunun enginliðine duyuracak þekilde o namazý öyle kýldýrýyor. Bir keresinde vaktin evvelinde kýldýrýyor, bir keresinde de sonunda.

Þimdi bu vicahî bir þey. Allah'ýn o mevzudaki emirleri var. Tatbikat meselesine gelince Cenâb-ý Hak Efendimize hususi mahiyette talim ediyor onu. "Bunu böyle yap, þunu þöyle yap!" diyor. Ve Cibril'in imamlýðý ile o meselenin pratiðini de gösteriyor. Biz o günden bu güne namazý hep böyle kýlýyoruz. Þimdi kalkýp biraz evvel bahsettiðim tipte birisi yoga ve meditasyon türü hareketlerle Allah karþýsýnda bir ibadetten bahsetse, hepiniz güler geçersiniz buna. Bu belli artýk, Kur'an öyle emrediyor, Sahib-i Þeriat da böyle diyor. Oruç da öyledir, zekat da öyledir. O dönemde meseleler emredilmiþ ve ayný zamanda uygulamasý yapýlmýþtýr. Emir buyurmuþ, yapmýþlar onu, öyle gelmiþ; "tam doðru oldu" demiþ. Öyle ki namaz emredildiði halde biri gelmiþ namaz kýlmýþ orada, gelmiþ oturmuþ huzur-u risalet penahide. Allah Rasûlü, ona "kalk namaz kýl" demiþ, "sen namaz kýlmadýn." Adam kalkmýþ bir daha kýlmýþ. Buhari'de anlatýlýyor; adam gelmiþ bir daha oturmuþ, Efendimiz "git namaz kýl, sen namaz kýlmadýn." demiþ. Adam þöyle böyle görmüþ onu; kýyamý görmüþ, rükuyu görmüþ, kavmeyi görmüþ, secdeyi görmüþ, celseyi görmüþ ama herhalde verip veriþtiyor. Aradan sýyrýlýp çýkýyor, arada geçiþtiriyor namazý. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ondan sonra talim buyuruyor. "Tekbir aldýðýn zaman þöyle yapacaksýn.. ayakta þöyle duracaksýn.. rükuda þöyle diyeceksin..." diyor. "Bir ferdin namazý ne ki!.." demiyor orada. O bir ferde namazýný talim buyuruyor.

Efendimiz hayatý boyunca namaz kýlmýþ, namaz farz olduktan sonra da on küsur sene namaz kýlmýþ. On küsur sene millet onun arkasýnda namaz kýlmýþ. Oruç da bir sene sonra farz olmuþ Medine-i Münevvere'de, on sene millet, Efendimizle oruç tutmuþ. Ve bu mesele yapýla yapýla herkes tarafýndan, çoluk çocuk tarafýndan da bilinir hale gelmiþ. O günden bu güne de devam ediyor o. Hiç inkýta olmamýþ. Bazen namazý terk edenler olmuþ, bazý ülkelerde terkedenlerin sayýsý çokmuþ. Fakat mescitlerin kapatýldýðý, onlarýn depo olduðu, hapishane yapýldýðý dönemde bile millet yine mescidin damýnda, baþka yerinde namaz kýlmýþ. Dünyanýn her yerinde o namaz Efendimiz döneminden günümüze kadar yapýldýðý þekliyle hiç terk edilmemiþ ve insanlar ondan hiçbir þeyi unutmamýþlar. Bu böyle uygulana gelmiþ. Oruç da öyle uygulana gelmiþ, zekat da öyle uygulana gelmiþ.

Tesettür mevzuuna gelince, o da öyle uygulana gelmiþ daha o dönemden itibaren. Alýn, bundan bin yüz sene evvel yazýlan tefsir, -o da bin ikiyüz sene evvel yazýlan insanlardan alýntýlar yaparak- diyor ki: Devr-i risalet penahide meselenin þekli mevzuunda nüanslar var; çenenin altýna þöyle mi getireceksin böyle mi getireceksin.. bir gözünü mü açýk býrakacaksýn, iki gözünü mü açýk býrakacaksýn... Bu türlü þeyler üzerinde çok küçük farklýlýklar var; fakat tesettür meselesine gelince, baþýn kapanmasýna gelince bu devr-i risalet penahiden günümüze kadar Kur'an-ý Kerim'in emrine uyularak uygulana gelen þekliyle bu meselede hiç farklý bir mütâlaa ortaya konulmamýþtýr. "Mü'min kadýnlara da bakýþlarýný kýsmalarýný ve edep yerlerini günahtan korumalarýný söyle! Yine söyle ki mecburen görünen kýsýmlarý müstesna olmak üzere, zinetlerini teþhir etmesinler. Baþörtülerini yakalarýnýn üzerini kapatacak þekilde örtsünler." (Nur, 24/31) ayetinin tefsiri üzerinde Sahabe durmuþ, Tabiin durmuþ, Tebe-i tabiin durmuþ. Köylüsü kentlisi ile meselenin þeklinde belki uðraþmýþlar onun. Daha rahat çalýþma, sýkýlmama, biraz daha güneþten korunma mevzuunda belki farklý örtüler kullanmýþ olabilirler, omuzlarýna sarkýtmýþ olabilirler; fakat temel tesettürde, baþýn kapanmasý mevzuunda, gerdanýn kapanmasý mevzuunda bu tâ o günden bu güne kullanýla gelen þekildir.

Fantastik ve Garezkâr Muhalefetin Bir Deðeri Yoktur

Günümüzde bir kýsým kimselere þirin gözükmek için þimdiye kadar hep fantastik düþüncelerle kendisini ifade etmeye çalýþmýþ birkaç insan bu mevzuda muhalif olabilir. Kendilerini ifade için baþka faktör olmadýðýndan dolayý biraz farklýlýkla kendilerini ifadeye yeltenme gibi bir zaaf, bir boþluk, bir lüks ibtilasý denilebilir bunlarýnkine. Bir iki tanedir bunlar, þirzime-i kalîl. Bunlarýn bu mevzuda "vardýr, yoktur" gibi iddialarý olmuþ. Bu, bugüne kadar olan o Ýslam ulemasýnýn ortaya koyduðu müktesebat-ý ilmiyeyi görmezlikten gelme körlüðüdür.

Hele bazý þeyler var ki... Mesela; gûya baþörtülüler saçlarý yemeklerin içine düþmesin diye saçlarýný kapamýþlar... Belli bir seviyeye gelmiþ insanlarýn bu türlü þeyleri söylemeleri, -bakýn bilmeme ayrý bir meseledir de- o kadar komik ki; ne zaman bu mesele mevzubahis olduysa, herkesin güldüðünü gördüm. Bu, o insaný sahnede farzetme gibi görmeden kaynaklanýyor.. yazýk deðil mi o makama, o payeye!.. Millet sana imkan vermiþ; belli yere yükselmiþ, belli payeleri, belli seviyeleri ihraz etmiþsin. Ýþin aslýný faslýný bilmeden, böyle ulu orta konuþulacak bir mevzu deðil ki bu.

Senin alanýn herkesin anlayabileceði bir alandýr. Ben iki senelik o mevzudaki müktesabatýmla seninle bazý meselelerin münakaþalarýný yapabilirim, kendi alanýnda. Fakat sen bu mevzuyla alakalý Kur'anýn muhtevasýný baþtan sona kadar bilmiyorsan.. o mevzu ile alakalý tâ Sahabe döneminde, Tabiin döneminde ortaya konulmuþ peygamber telakkisi nedir bilmiyorsan.. böyle bir haldeyken yine de o meselede söz söylersen, sana cin de güler, þeytan da güler, ifrit de, köydeki çoban da güler. A be birader, sen o payenle, o mansýbýnla, o makamýnla; müdhike olmak için o mertebelere gelmedin ki. Ayýptýr bu...

Mesela, birisi kalkýp diyor ki, "Ýran'daki devrim olacaðý ana kadar böyle bir þey yoktu. Ondan sonra buraya geldi." Yahu insaf eder insan. Sen hiç neneni görmedin mi, nenenin anasýný görmedin mi? Bu millet dünden bugüne baþýna örtüler örtüyordu. Siz adýný deðiþtiriyorsunuz "örtü" diyorsunuz, "türban" diyorsunuz, falan filan diyorsunuz. Þimdi örtüye türban deniliyor, o da ayrý bir mesele. Terminolojideki hata, nüanslarý görememe; o da ayrý bir körlük. Yok Ýran'dan gelmiþ bir meseleymiþ!.. Yahu Ýran'dan, Turan'dan gelmedi; Senin anan, nenen, nenenin nenesi… Onlar tâ kadimden bu yana böyle baþlarýný örtüyorlardý. Sonra bu bize münhasýr da deðil. Yahudiler de öyle yapýyorlardý, Hristiyanlar da öyle yapýyorlardý. Bu da, bazýlarýnýn iddia ettiði gibi, baþörtüsünün bize Yahudilerden ve Hristiyanlardan geçtiði manasýna gelmez. Tam tersine, her Ýlâhî Din'de, her peygamberin tebliðinde baþörtüsünün yer aldýðýný gösterir. Fakat öyle bir cehl-i mük'ap yaþanýyor ki; Kapadokya'da, bazý ülkelerde... Falan yerden gelmiþ, filan yerden gelmiþ, bunlar çok ayýp þeylerdir. En azýndan bunlarý söylememek lazým. Þöyle yiðitçe çýkýp deseler ki, "Bu Kur'an'ýn emri bile olsa, Peygamber bile uygulasa, ben inançsýz olduðumdan dolayý bunu kabul etmiyorum!.." Bu yiðitçe bir þey olur. Ve bunlar yiðitçe Cehenneme mi giderler Allah'ýn affýna mý mazhar olurlar bilemeyiz; Allah'ýn bileceði þeydir o mevzu. Karþýlýðýnda da Allah'ýn Âhiret'te kendilerine yapacaðý muameleye katlanýrlar.

Cehaletin Böylesi...

Bir diðer mesele, bir tanesi de kalkýp icabýnda diyor ki; "Türban þehadet kelimesinin yerine konuldu!" Hiçbir Müslüman onu öyle kabul etmez. Ben bir siyasi partinin avukatý deðilim; öyle bir mülahazada da bulunmam. Fakat bu türlü meselelerde konuþurken, insanlar bir gün yine yüz yüze geleceklerini hesaba katararak üsluplarýna çok dikkat etmeliler, bütün bütün köprüleri yýkmamalýlar, dikkatsiz ve temkinsiz konuþmamalýlar. Çok basit bir Müslüman bile hiçbir zaman baþörtüsünü kelime-i þehadetin yerine koymaz. Kelime-i þehadet imanýn -eski ifadesiyle- rükn-ü aslîsidir; olmazsa olmaz rüknüdür. Allah'a yakýn olma, Cennete girme, ebedî saadete mazhar olma meselesi o mübarek kelimeye baðlanmýþtýr. Kelime-i þehadet, "Lâ ilâhe illallah" ve onun rükn-ü mütemmimi "Muhammedün Rasûlullah"týr (sallallahu aleyhi ve sellem). Þimdi bu kelime öyle büyük bir kelimedir ki, imanýn içinde diðer beþ tane rükün daha var, bunlar peygamberlere iman etme, kitaplara iman etme, meleklere iman etme, kadere iman etme, öldükten sonra dirilmeye iman etme. Bunlar çok önemli þeylerdir, bunlarý inkar eden de dinden çýkar; fakat, hiçbiri bu rükn-ü aslînin yerinin tutmaz, bu bir esastýr. Ýnsanýn þöyle-böyle bir kuþkusu olabilir, bir tereddüdü olabilir, Allah izale etsin, saf itikada ulaþtýrsýn. Fakat, bunlarýn bütünü bir araya gelse, o kelime-i þehadetin yerini tutmaz. Kaldý ki, o baþörtüsü dediðimiz mesele Ýslam'ýn o beþ esasý içinde de yok. Bu muamelat kýsmýnda bir þey, ayrý bir farz. Allah ona "farz" demiþ, ayrý bir farz.

Bu açýdan da burada bir hususu belirtmek lazým: Bir insan baþý açýk gezdiðinden dolayý küfre girmez. Zaten, hiç kimse "küfre girer" demedi, hiç kimse de demez, akîdemiz odur bizim. "Baþý açýk gezdiðinden dolayý bir insan kafir olur" dendiðini hiç duydunuz mu? Çarþýda, pazarda, sokakta, mecmuada, gazetede, "baþý açýk gezen kafir oldu" dendiðine þahit oldunuz mu? Kur'anýn bir emrini yerine getirmeme baþkadýr, Kur'aný, Kur'ana ait bir hükmü, Kur'ana ait bir ayeti inkar etme ayrý bir meseledir. "Kur'anýn þu ayetini kabul etmiyorum" diyen küfre girer, dinden çýkar; girerse girer, çýkarsa çýkar; bizi alakadar etmez.. bu, onun tercihidir. Laiklik var, demokrasi var, hürriyet var, düþünce hürriyeti var, inanç hürriyeti var. Ýnsan ne isterse onu olsun; buna kimse bir þey demez. Fakat, "Baþý açýk gezen kafir olur" diyen de duymadýk biz. Çünkü dinde yok öyle bir hüküm.

Ebu Hanife Fýkh-ý Ekber'inde tâ o dönem itibarýyla, bu türlü mesaili cem ederken günah-ý kebairi iþleyen, oruç tutmayan, namaz kýlmayan bir insan diyor ki "Ýn þâe afâ ve in þâe azzebe - Allah dilerse affeder, dilerse de azap eder!" Ýmandan sonra en önemli bir rükündür namaz; "Namaz kýlmayanýn hükmü merduttur." demiþler. Fakat, namaz kýlmayan dahil buna veya þu günah-ý kebair iþleyen de dahil... O türlü insanlar için diyor ki; "Allah dilerse baðýþlar, dilerse cezalandýrýr." Bu sözü Ebu Hanife kendine ait bir cüret, bir cesaretle söylemiyor, Efendimizin hadis-i þerifinden alýyor bu meseleyi. Evet, Allah dilerse onu affeder dilerse azap eder, Allah'ýn bilebileceði bir þeydir.. þimdi mü'minin akîdesi budur. Baþý açýk gezen kafir olmaz. Ama Kur'ana ait bir hükmü inkar eden, "Ben bunu kabul etmiyorum; delaleti ne olursa olsun, dâl bil ibaresiyle, dâl bil iþaresiyle, dâl bil iktizasýyla, dâl bil iltizamýyla ben bunu kabul etmiyorum" diyen iman dairesinde kalamaz. Ona da kimse bir þey demez. Herkes istediði gibi düþünebilir, istediði gibi yaþayabilir. Þimdi burada da bir çarpýklýk var.

Zannediyorum, az önce de deðindiðim gibi, bütün bu tartýþmalar alan ihlalinden kaynaklanýyor. Diðer meselelerde hep uzmanlýk, ihtisas, araþtýrma bir esas. Mesela; birisi kalksa, benim gibi sýradan bir adam týbba dair bir þey konuþsa; birisi "Midede þu var efendim" deyince, hemen ben kalksam yapýþtýrsam "Psikosomatik bir rahatsýzlýk, efendim; sizde çok kuvvetli bir sinir var, ondan dolayý mideniz durmadan asit ifraz ediyor." desem. Þimdi basit bir mesele. Halka da mal olmuþ bir þey bu, herkes kullanýyor bunu. Öyle bir meselede bile bir gastroentrolog kalkýp bana demez mi "Yahu haddini bil biraz! Molla... Sen medresede yetiþmiþ bir adamsýn, -bu cami imamý meselesi deðil ki- caminin penceresinde aram eden insan biraz haddini bilmeli." Der mi demez mi? Ben kalksam, böyle "Þu Kuzey Irak'ta bombalamalar yapýlýyor, orada da þöyle deðil de böyle bir strateji olmasý lazým; maðaralar arkadan deðil de önden falan olmalý" desem... Kaldý ki, bu büyük ölçüde hemen herkesin aklýnýn erebileceði türden bir þeydir. Altýnda uçaðýn var, onlarýn göstergeleri var, görüyorsun onu; fotoðraflarýný bile alýyorsun onlarýn, elinde harita da var ve sonra sana istihbari bilgiler de veriliyor... Bunca sana yardýmcý olabilecek argümanlar ile beraber böyle bir þey yapýyorsun. Böyle sýradan insanlar, o iþin azýcýðýný yapmýþ insanlar bile bu mevzuda bir þey söyleyebilirler. Fakat, yine de o konuda uzman olmayanlarýn konuþmalarý kýymetsiz ve yakýþýksýz sayýlýr.

Ýþte, din de bir uzmanlýk mevzuudur. Sen Kur'aný bilmiyorsan, Sünneti bilmiyorsan, hatta temelde bunlarý inkar ediyorsan, "Edille-i þeriye kaçtýr?" diye sorulsa.. hani bir lahikada geçtiði gibi; adam diyor ki, "Kur'anýn 140 küsur suresi falan..." Þimdi bu mantýða pes yani. Allah'ýn Kitabýnýn içinde kaç tane sure olduðunu bilmiyor; ama kalkýyor, baðýþlayýn, halk ifadesiyle adam ahkam kesiyor. Caným, baþka meselelerde "ayýp" diyorsunuz da, bu meselede bize de "ayýptýr" demek düþmez mi? Ayýp ediyorsunuz bu mevzuda.

Evet, bir de meselenin böyle bir yaný var. Öyle ayýplar yapýlýyor ki, ulu orta herkes konuþuyor. Yahu sen profesör olabilirsin. Ama Kur'an mevzuunda, din mevzuunda ihtisasýn yoksa, senin adýn o mevzuda cahildir. Senin sahanda, fiziðinde, kimyanda, matematiðinde, astrofiziðinde, jeolojinde, antropolojinde ben kalkýp bir þey iddia ettiðim zaman, bana "Sen sus be cahil!" der misin, demez misin? Sen bana bir hak veriyorsun; Allah aþkýna, peygamber aþkýna bilmiyorsan konuþma o mevzuda a be cahil!.. Bize de böyle demek düþer.

Çatýþma Yangýn Gibidir

Müsaadenizle meselenin bir buudunu daha ifade edeyim: Þimdi bu türlü meselelerde böyle ipleri çok germenin hiç yararý yok, faydasý yok. Bazý kimseler usulüne göre konuþuyorlar, onlarý takdirle karþýlýyorum. Fakat bazýlarý toplumu karþýlýklý harbe sevk edecek þekilde böyle cidale, nifaka sebebiyet verme uslübuyla konuþuyorlar. Toplumu birbiriyle karþý karþýya getirmeye çalýþýyorlar. Çok doðru deðil. Bunu tamir edemeyiz.

Cahiliye þairlerinden Ýmrü'ül-Kays'ýn ifadesiyle, kavgayý arzu ettiðiniz yerde bitiremezsiniz, baþlar ve bir daha durduramazsýnýz onu, yangýný durduramadýðýnýz gibi. Þimdi toplumda böyle bir kavga süreci baþlatýlmýþ gibi bir þey. Ýnsanlarda gerilim hasýl ediyorlar ve iþi tabana düþürüyorlar. Meseleyi kitlelere mal etmeye çalýþýyorlar. Yarýn kitle psikolojisi ile sokaklara dökülecekler, toplantýlar yapacaklar, farklý provokasyonlar olacak bu mevzuda. O yeniçerinin yer yer ayak-baþ kaldýrýp, kazan kaldýrýp "istemezük" dedikleri gibi, böyle o yýðýnlar "istemezük" diyecekler hiç bilmedikleri þeylere.

Dün bir münasebetle arz ettim: Köroðlu derdest edilip götürülürken herkes sövüyor, sayýyor; bir de taþ atýyorlar. Yaþlý bir kadýnýn önünden geçerken, o da bir þeyler savuruyor, bir de taþ atýyor. "Ana" diyorlar, "Sana ne yaptý bu?"; "Ne bileyim evladým" diyor, "Herkes yapýyor ben de yaptým." Kitle psikolojisini, þaþkýnca kitle psikolojisini ifade etme adýna çok enfes bir yaklaþýmdýr bu.. ve bu her zaman oldu. Hiç bilmeden... Bazý kameralara düþtü bu türlü meseleler. Gençler diyorlar ki: "Geldiler okula, bize çok önemli bir mesele olduðunu söylediler; "þöyle gelin" deyip bizi topladýlar, getirdiler; þu sloganlarý verdiler, burada þunlarý bize söylettiler." Her zaman olabilir bunlar. Buna þirretlik denir.. buna toplumu birbirine düþürme denir.. buna o toplumun geliþmesini engelleme denir.. buna istikrarý baltalama denir.. buna Türk toplumu gibi müstesna bir toplumun dünyadaki itibarýný darbeleme denir.. Avrupa Birliðine girme sürecinde o sürecin önünü týkama denir... Orta Doðu'da bir þuuraltý müktesebatýmýz var, herkes gözümüzün içine bakýyor; bu müktesabatý onlarýn kortekslerinde yakma yýkma denir buna.. buna düpedüz tahribat denir, cinnet denir...

Bu açýdan, bu mevzuda üsluba çok dikkat etmek lazým. Herkesin dikkat etmesi lazým. Bu meseleyi pozitif olarak ortaya koyanlarýn da, ona karþý çýkanlarýn da bence üsluplarýna çok dikkat etmeleri lazým. Ben bunlardan hiçbirinin bilerek Türkiye'ye kötülük yapma niyetinde olduklarýna ihtimal vermiyorum. Hiç birinin yani. Ýçlerinden birkaç istisna çýkabilir; fakat o gruplarýn, siyasi gayr-i siyasi o topluluklarýn içinde, "Biz böyle yapalým da þu Türkiye yerin dibine batsýn!" mülahazasýyla bu kötülükleri yapacak karakterde insanýn bulunacaðýna ihtimal vermiyorum. Ne ki, bilmeyerek çok küçük zannettiðimiz, yaptýðýmýz, yapacaðýmýz bazý þeyler vardýr ki, sonunda tamir edemeyeceðimiz büyük tahribatlara sebebiyet verir.

Þimdiye kadar çok olmuþtur bu. Maceracý bir güruh devletler muvazenesinde önemli bir denge unsurunu, koskocaman bir devlet-i âliyeyi yerle bir etmiþlerdir; yedi sekiz senede yerle bir etmiþlerdir. Þimdi milletin ümidi haline gelmiþ bir Türkiye var, Orta Doðu'da þuuraltý müktesebatý çok zengin; hatta belki Afrika'nýn içlerine kadar þuuraltý müktesebatý çok zengin. Gelecekte çok önemli bir fonksiyon eda edecek; bütün müstemlekecilere karþý hakikaten kendi civanmertliðini ortaya koyarak, yeni bir fonksiyon eda edecek.. dünyanýn rengini, þeklini deðiþtirecek koca bir Türkiye... Demokrasisiyle, Cumhuriyetiyle... Bence onu bu þekilde baltalamak hiç doðru deðil. Üsluba çok dikkat etmek lazým. Temkinli konuþmak lazým. Kelimeleri seçerek konuþmak lazým. Karþýlýklý birbirini hýyanetle itham etmemek lazým, bu da meselenin bir diðer yaný.

"Baský ve Kavga Olur" Sözleri Provokasyon Hazýrlýðý mý?

Bir diðer yaný; paranoyaya dayalý veya din düþmanlýðýna dayalý bir kýsým tahminler yürütülüyor. Hiçbirinde aklîlik ve mantýkîlik yok. Tamamen paranoyaya dayalý...

Endiþe duyduðum bir husus var; herkesin kulaðýna küpe olsun. Gelecekte bazýlarýnýn planlamak istedikleri bir kýsým provokasyonlar var herhalde; þimdi onlarý ihtimal kategorisi içinde öne sürüyorlar, zannediyorum. Yani þimdi bazýlarý baþlarýný örtüp üniversiteye girince, baþlarý açýk olanlarla yakapaça olacaklarmýþ gibi ihtimalden bahsediyorlar. Yahu bizim insanýmýzýn aklý baþýnda. Bu meseleyi saðda solda büyüten bir þirzime-i kalil, oligarþik bir azýnlýk var sadece. Öteden beri belli þeylere hep karýþan, belli þeyleri bozan, belli þeylerin rengine, desenine dokunan, onlarý kirletenlerin dýþýnda -vallahi- açýðý kapalýsý el ele dolaþýyor. Televizyona baksanýz, çarþýda beraberler, arabanýn koltuðunda, kanepesinde yan yana oturuyorlar; aðýz aðýza vermiþ, güzel güzel konuþuyorlar. Açýk da var kapalý da var. Hem tam açýðý da var. Dekolte kýyafetlisi de var orada, baþýna bir örtü yerine iki tane örtü koymuþ olaný da var. Bakýyorsun ne yüzlerinde ne sözlerinde problem ifade edebilecek bir þey mevcut. Kimse kimseyle yaka paça olmadý, kimse kimsenin saçýný yolmadý. Kimse kimsenin entarisine arkadan asýlmadý. Hiç olmadý bu bizim milletimizde.

Neye binaen siz bu türlü kavgalarýn olabileceði konusunda fikir yürütüyorsunuz?!. Millette o duyguyu oluþturmaya mý çalýþýyorsunuz?!. "Ne duruyorsunuz, kavga edin!" der gibi bir kýsým argümanlar ortaya atýyorsunuz. Bu meselenin bir yaný. Esas, toplum bu mevzuda çok olgun. Ne çarþafsýzý çarþaflýya iliþti, ne de kapalýsý açýða. Fakat, gidip bir yerde çarþafý yakma mevzuuna gelince; bizim toplumumuzun bir dönemde çokça giydiði, en azýndan köyde kentte giydiði, geleneksel, milli bir örtümüze, tesettürümüze karþý böyle bir þey yapýldýðýndan dolayý, çarþaf giymese de yerinde rahat duran insanlarda bile tepki duygusu uyarýrsýnýz. "Yahu bize aitti" derler. Senin nenen de, nenenin nenesi de, öbürü de çarþaf giyiyordu bir dönemde. Manto yoktu, daha sonra manto oldu, ona da kimse bir þey demedi. Þimdi, görülüyor ki hep tahrik bunlar; mutlaka toplumun deðiþik kesimlerini karþý karþýya getirme.. o çarþaf yakma da öyle... Baþörtüsü de yakabilirler bir yerde. Dolayýsýyla, belki baþý örtülü olaný da yakmayý düþünenler vardýr, baþka bir yerde.

Ne var ki, bazýlarý eski hasýmlar gibi ayný kötülükleri yapmaya kalkýþsalar da, karþý taraf kendi vatandaþýna Sütçü Ýmam'lýða kalkmamalý. Onlarýn yaptýklarý o çirkin tavýr, davranýþ ve saldýrganlýða, hezeyana varan saldýrganlýða aynýyla mukabele etmemeli.. mukabele-i bilmisil kaide-i zalimanesine girmemeli... Hani birisi öyle demiþti: "Ýdarecilerin akýllarý baþlarýna geleceði âna kadar biz baþý kapalýyý üniversiteye sokmayýz!.." Ben de þöyle diyeyim: Her þeyi birbirine karýþtýran bu insanlarýn akýllarý baþlarýna gelinceye kadar, Hazreti Mevlana gibi kollarýmýzý açýp bunlarý baðrýmýza basacaðýmýz vaadinde bulunmalýyýz. Kat'iyen kendi insanýmýza karþý Sütçü Ýmam'lýða kalkmamalýyýz. Sokakta, çarþýda, pazarda meseleyi mülayemetle halletmeye çalýþmalýyýz.

Büyük Tehlike

Esas tehlikeli olan þey þudur: Bir kýsým provokatörler hazýrlanýr... O kanun çýkar ya da çýkmaz ayrý mesele, bizi alakadar etmez; o parlamentonun meselesi. Herkes okusun, baþý kapalý olduðundan dolayý kimse mahrum edilmesin; baþý açýk gelen de okumadan mahrum edilmesin, yazýk olur... Herkese okuma hakký tanýnsýn. Siz neyi doðru olarak görüyor, neyi doðru biliyorsanýz, eðitim sistemi içine onlarý koyarsýnýz ama dayatmazsýnýz; teklif edersiniz, onlara öðretirsiniz; isteyen kabul eder, isteyen de etmez. Ýsterseniz üniversiteye gelen insanlara dersiniz ki, "Bu iyi deðil, bu medeni deðil, çaðdaþça bir giyim deðil; bu, çaðdýþý bir giyim" dersiniz. Ýkna ederseniz, onlar da baþlarýný açarlar orada. Nitekim bir dönemde bir yerde olmuþtu zaten, ikna odalarý icad etmiþlerdi. Ýsterseniz öyle yaparsýnýz; siz demokratik telakkinize, cumhuriyet telakkinize uygun buluyorsanýz (!) onu da yapabilirsiniz. Ona da kimse bir þey demez...

Evet, esas tehlikeli olan þey þudur: Baþý kapalýlar içine de bazýlarýný sokarlar; baþlarýný kaparlar ama onlar provokatördürler esasen. Arabanýn içinde, üniversiteye girerken veya caddede yürürken bir baþý açýða saldýrtýrlar onlarý. Bir güzel tutar, saçlarýný çekerler onun... Emin olun, bunca þirretlik yapanlar aklýnýza gelmedik daha ne þirretlikleri yaparlar; bunu da yapabilirler. Sýnýfta kalkar taþ atarlar öbürüne, hissiyat galeyanýna sebebiyet verirler; tahrik ederler.

Oysa ki, þimdiye kadar dýþta örttüðü halde orada baþýný açýp okula devam eden o kýzcaðýzlarýn kimseye karþý böyle olumsuz, vahþice, hezeyan diyebileceðimiz þekilde hiçbir tavrý olmamýþtý. Hiç duydunuz mu böyle? "Sizin yüzünüzden bizim baþýmýz açýlýyor; biz inanýyoruz bunun Allah'ýn emri olduðuna ve dolayýsýyla sizin yüzünüzden Allah'ýn emrine muhalefet ediyoruz.. bizi böyle bir þeye zorluyorsunuz!" diyen, karþý koyan, o hocalara itiraz edip kavga çýkaran kimse çýktý mý?!.

Fakat bunu yaparlar; birkaç tane baþý açýk provokatör bulurlar, birkaç tane de baþý kapalý provokatör bulurlar; üniversitenin içinde de, içeriye girerken de, kapýda da, o filitrasyon merkezlerinde de, arabalarýn içinde de, caddede de, her yerde provoke edebilirler bu meseleyi. Onu ona saldýrtýrlar, onu da ona saldýrtýrlar; tâ þimdiye kadar bir kýsým kehanetlerde bulunan paranoyaklarý haklý çýkarmak için ellerinden gelen her þeyi yaparlar. Onlarýn kendilerini haklý çýkarmak için bu mevzuda mutlaka yapacaklarý bazý þeyler vardýr. Bana göre þimdiye kadar olan þeylerden daha tehlikelisi budur. Böyle bir þey yaparlarsa, o zaman toplumda hafizanallah çatlamalar olur.

Onun için inanan insanlar soðukkanlý davranmalýlar, inanmasa bile bu ülkeyi seven insanlar da soðukkanlý davranmalýlar. Kavga vesilelerini görmezlikten gelmeliler. Zira böyle baþ örtmekle cumhuriyet gitmez. Duruyor cumhuriyet yerinde. Ve onlar da zaten cumhuriyet diye baþlarýný örtüyorlar.. Cumhuri bir idare var diye. O idare içinde onlar da kendilerine bir yer belirlemiþler. Birileri baþýný örttüðünden dolayý, demokrasi "Ben gidiyorum, bir daha gelmem; ben bu memlekete ve size küstüm!" demez. Oturmuþtur bunlar. Ve onlar bu mevzuda demokratik hak ve hürriyetlerini kullandýklarýný düþünüyorlar. Evet, dolayýsýyla onlar da demokrasinin gitmesini istemezler. Demokrasi de gitmez onunla. Laiklik öyle küçük meselelerle hemen kalkýp, baþýný alýp bir tarafa gitmez. Oturmuþ bir meseledir.

Körler ve Topallar

Burada yine istidradi bir þey arzedeyim: Laiklikten bahsediyorlar; hem de ilim adamý konuþuyor bunu; "Efendim, üniversiteler ilim yapma yeridir, burada dinle beraber olmaz bu mesele." Burada da ayrý bir çarpýklýk, aykýrýlýk var. Kartezyenci düþünce çok erken dönemde "Din ile ilim mezcedilir mi, bunlar imtizac eder mi etmez mi?" meselesinin üzerine gitmiþtir; bu meselede saha ve alan belirlemesi yapýldýðýný anlatan çok kitap var. O meseleyi kesmiþ atmýþlar, bitirmiþler. Bakýn, din ile ilim alaný meselesi ayrý bir meseledir; din ile laiklik mevzuu daha baþka bir meseledir.

Öyle anlaþýlýyor ki; bazý hocalar, laiklik mevzuu ile bir yönüyle din ilim mevzuunu birbirine karýþtýrýyorlar. Alakasý yok bu meselenin. Tenakuz içindeler bu adamlar. Laiklik din iþi ayrý, devlet iþi ayrý demiþler, avamca; o mevzuda elli tane tarif var, halk genelde bunu böyle biliyor. Din devletin iþine karýþmamalý, devlet de dine karýþmamalý. Din ve devlet iþi ayrýlmýþ. Diyanet zaten devletin iþine karýþmýyor; hariciye þöyle yapsýn, dahiliye böyle yapsýn. Maliye Bakanlýðý þöyle yapsýn, bu bankalar þöyle olsun, finans kurumu böyle iþlesin, maliyenin stratejisi þöyle olsun... Karýþtýðý yok bunlara. Ýnþaallah devlet de dinin iþine karýþmýyordur, inþaallah. Bazýlarý "karýþýyor" diyorlar; "Bazen kadro vermiyor." diyorlar... Ýþte bu türlü meselelerde karýþtýklarý gibi, dinin iþine karýþýyorlar, müslümanlarýn þahsen dinlerini yaþamalarýna bazýlarý devlet adýna karýþýyorlar. Devlet adýna kendilerine vazife çýkarýyorlar ve karýþýyorlar bazýlarý.

Evet, þimdi o din ve devlet iþlerinin birbirinden ayrýlmasý meselesi, laiklik mevzuu içinde düþüneceðimiz mesele. Tariflerindeki nüanslar, uzmanlarýn ele alýp üzerinde duracaklarý bir þey. Ama diðer taraftan, o bir kýsým hocalarýn konuþmalarýna bakýlýnca, sanki iþin içinde din olunca, dini hayat olunca, insanlar kapalý üniversiteye gidince ilim yapamayacaklarmýþ gibi bir düþünce var. Yanlýþ düþünüyorsunuz bu mevzuda!.. O baþka, laiklik baþka bir mevzu. O din ile ilmin birbirinden ayrýlmasý mevzuu. O da; Hristiyanlýk, ilmi hakikatlarla kendi esaslarýný telif edemediðinden asýrlarca süren iç kavgalara karþý Descartes'ýn o mevzuda ortaya attýðý bir düþünceydi; bir alan belirlemesi diyebiliriz avamca. Siz kendi alanýnýzda kalýn, falanlar da kendi alanlarýnda kalsýn. Bakýn bu ikisi birbirinden farklý. Evet, baðýþlayýn avam ifadesiyle diyeceðim; böyle meseleyi çarpýtarak bir yutturmaya gitme gibi bir þey var.

Ayrýca; o mesele Batýda zuhur etmiþ. O Batýnýn problemiymiþ. Batýnýn problemi þu: Onlarýn din adýna ortaya koyduklarý þeyleri ilimle telif etme imkanlarý yok. Ýlim adamlarý ona itiraz ediyor, din adamlarý da "hayýr bu böyledir" diyorlar. Mesela, Galileo Allah'a inanýyor ama "dünya dönüyor" dediði için onu idama mahkum ediyorlar. Newton Allah'a inanýyor. Einstein Allah'a inanýyor; cahili kör, öbürünü de topal sayýyor. Þimdi insanlarý yeniden körleþtirmenin, topallaþtýrmanýn alemi yok.

Ýslamiyete gelince; Ýslam ilme öyle teþvik ediyor ki, iç içe ilimle. Dolayýsýyla, öyle Kartezyence bir mülahazayla ilim din ayrýmýna ihtiyaç yok. Her yerde ilmi teþvik ediyor. "Çin'de de olsa gidin alýn" diyor. Tecrübeye çok önem veriyor. Ve ilk dönemler itibariyle Ýslam'ýn bu mevzudaki temel esprisini çok iyi kavrayan ilim adamlarý yetiþiyor. Ýlim tarihine bakýn; Haydar Bammad icmali olarak yazdý, daha sonra niceleri nice kitaplar yazdýlar bu mevzuda. Ýlim bizde zuhur etmiþ. Harizmîlerden Ýbn Sinalara kadar, Razilerden Zehravilere kadar.. bir sürü insan yetiþmiþ. Adam hem cerrah, hem psikiyatrist, hem psikolog... Bizde olan ilim Batýda hiçbir zaman olmamýþ. Batý bizde ulaþýlan noktaya ancak beþ asýr sonra ulaþabilmiþ, o dinamikleri deðerlendirerek bir rönesans gerçekleþtirmiþ.

Bu açýdan da, bizim öyle bir problemimiz yok. Ýlim din çatýþmasý, ayný zamanda ilim erbabý ve din erbabý çatýþmasý diye bir meselemiz yok. Hususiyle bizde âbâ-i kenâise diye bir þey yok. Biraz evvel istidradi olarak arzettim; sadece bir maslahata binaen, -o maslahat da maslahat-ý muhakkaka, makbule deðil, maslahat-ý mürsele- toplumumuzun þu andaki durumu itibarýyla, konjonktürel olarak Diyanet gibi bir müessesenin birleþtiriciliðine, yönlendiriciliðine ihtiyaç var. Yoksa onlardan hiçbiri kutsal deðil. Bizde "Falan adam, þunca Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý yaptý; gelin onu bir din heyeti olarak, âbâ-i kenâise gibi aziz ilan edelim, onu kutsal yerlerden bir yere de gömelim, ondan sonra da gidelim ruhundan istimdatta bulunalým!" Yok böyle þeyler bizde. Bizde bir din adamýyla halktan birisi arasýnda fark yok. Belki birinin dinî ilimlere saygýsýnýn gereði bazý þeyleri ondan almasý, kendine göre ona saygý duymasý meselesi var; o da milli terbiyemizin gereði. Bizde olmayan þeyler bizde varmýþ gibi böyle bir din ilim ayrýmý meselesi -bu özür dilerim, bazen terbiye sýnýrlarýný bozuyorum, bir kere daha bozacaðým, beni burada dinleyenler de baþkalarý da baðýþlasýnlar- iþin doðrusu bilmezliðin ve cehaletin daniskasýdýr. Laikliðin öyle din ve ilim ayrýmýna karýþtýrýlmasý meselesi ve bunun koca koca adamlar tarafýndan kalkýp söylenilmesi, bizde ilmin nerede olduðunu göstermesi açýsýndan þahit istemeyen, açýk, bariz, beyyin bir delildir. Allah insaf u iz'an ihsan eylesin.

"Baþörtüsü ve Provokasyonlar" baþlýklý sohbetin deþifre edilmiþ hali olan bu metinde gramer açýsýndan tasarruflar yapýlmýþtýr.
Baa dn
Kullancnn profilini grntle zel mesaj gnder
nceki mesajlar gster:   

Yeni balk gnder   Bala cevap gnder    Yeþilalan & Baltacýlý Köyleri Forum Forum Ana Sayfa -> Dini Konular Tm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)


 
Gei Yap:  
Bu forumda yeni balklar aamazsnz
Bu forumdaki balklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarnz deitiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarnz silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsnz

Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group. Trke eviri: phpBB Trkiye
Tasarm : Mahmut ZDEMR