guldengencan
Kayıt: 13 Şub 2008 Mesajlar: 1230
|
Tarih: Çrş Eyl 03, 2008 6:07 am Mesaj konusu: |
|
|
Biraz uzun ama okuyunca anlayacaksýnýz.
Ãki gün önce, evimizin çevresinde dolaþan minik kedileri sevdiðim bir sýrada annem yanýma gelerek alýþveriþe gideceðimizi haber verdi ve hemen hazýrlanmamý söyledi. Bu haber karþýsýnda biraz þaþýrmýþtým; çünkü, Ayyüzlü’nün çarþý-pazarla alâkalý sözlerinden sonra, biz sadece Pazartesi günleri zaruri ihtiyaçlar için çarþýya gidip çok kýsa bir sürede eksiklerimizi alarak geri dönmeyi adet haline getirmiþtik. Her ihtiyaç için ayrý ayrý dýþarý çýkmaz; haftalýk liste yapýp birkaç iþi bir arada halletmeye çalýþýrdýk. Hep en yakýn marketi tercih eder ve en kýsa sürede listemizi tamamlayýp eve dönerdik. Daha alýþveriþ günümüz gelmeden çarþýya çýkacak olmamýz beni meraklandýrmýþtý: Misafir mi gelecekti acaba?
Bir gün öncesinde de annem özenle turþu kurmuþ ve reçel yapmýþtý. Bu da aklýma gelince merakým iyice arttý ve sormadan edemedim: “Anneciðim, misafir mi gelecek, niye bugün gidiyoruz?”
“Evet oðlum, çoook çok özel bir misafirimiz gelecek. Aslýnda senin de haberin vardý, ama galiba unutmuþsun. Hani eli dolu gelen ve giderken de bir düzine tatlý hatýra ve pek çok kýymetli hediye býrakan bir misafir.” dedi annem.
Zihnimi yokladým ama öyle bir misafiri bir türlü hatýrlayamadým. Bu kadar önemli bir kiþi olsa olsa Ayyüzlü olabilirdi. Bunu düþününce çok heyecanlandým. Anneme, “Anladým kim olduðunu, ama bana hiç söylememiþtiniz ki! Söyleseydiniz Onun geleceði günü unutur muydum hiç?” dedim.
Annem gülümsedi. Benim tahminimin yanlýþ olduðunu anlamýþtý sözlerimden. Beni biraz daha düþündürmek için olsa gerek sözlerine þöyle devam etti: “Biliyor musun, bu misafirimiz bizde bir ay kalacak.” Anlaþýlan gelecek olan misafir Ayyüzlü deðildi. Zira, o bize gelse de o kadar uzun süre kalamazdý ki! Tahmin etmem gitgide zorlaþýyordu, kimdi acaba bu gelen?
“Kim olduðunu söylemeyecek misin anneciðim? Çok merak ettim…” deyince, annem yüzündeki gülümsemeyle, “Hayýr, senin söylemeni bekleyeceðim. Hatta bilirsen de bir hediye vereceðim.” dedi. Bu hoþuma gitmiþti. Annemden aldýðým ipuçlarýný deðerlendirecek, yapýlan hazýrlýklarý da takip ederek bir sonuca varmaya çalýþacaktým. Bir tane isim söyleme hakkým vardý. Bu yüzden çok iyi düþünmeliydim.
Alýþveriþ için bu defa biraz uzaktaki bir Türk bakkalýna gittik. Neredeyse bir ay yetecek kadar yiyecek satýn aldýk. “Anne bu aldýklarýmýz bir orduya yeter, bir kiþi için çok deðil mi?” dedim. Ãaþkýnlýðýma gülen annem, misafirimizin tek baþýna gelmeyeceðini, bazý günler bize baþkalarýný da getireceðini söyledi. Onun vesilesiyle bazý akþamlar dost ve arkadaþlarla biraraya gelip beraberce yemek yeyip sohbet edeceðimizi, hatta toplu namaz kýlacaðýmýzý, dolayýsýyla evimizin çok bereketleneceðini söyledi. Annem öyle bir anlattý ki, Asr-ý Saadet’te yaþýyor olsaydýk gelenin Peygamber Efendimiz olduðunu bile zannedebilirdim.
Ne zaman geleceðini sordum. “Bir-iki gün sonra..” dedi annem. “Bize ilk defa mý geliyor?” dediðimde, her yýl gelip bir ay kaldýðý cevabýný alýnca çok þaþýrdým. Bize gelip giden bütün amcalarý, teyzeleri tek tek saymaya çalýþtým kendi kendime ama nafile, annemin söylediði þartlarda hiçkimseyi bulamadým.
Otuz Okka Üzüm
Eve döndüðümüzde annem aldýklarýmýzý yerleþtirdi, sonra da yufka açmak için komþu teyzeden oklava istedi. Yan komþumuza gittiðimde onlarýn da bir hazýrlýk içinde olduðunu gördüm. Sanki misafir sadece bize deðil bütün tanýdýklarýmýza birden geliyor gibiydi. Çýrpýnýþlarýmý gören anneciðim bana bir bilmece soracaðýný ve bilmecenin cevabýnda bunca hazýrlýðýn sebebinin de gizli olduðunu söyledi:
“Senede verir otuz okka üzüm, siyahýný yersen helaldir, beyazýný yersen haramdýr.”
Sanýrým siz benden önce buldunuz gelen misafirimizin adýný; nasýl daha önce anlayamadým bilmiyorum: Ramazan… Aslýnda bir sürü þey biliyordum Ramazan hakkýnda. Fakat nedense annemin tariflerinden hep bir insan ismi çýkarmaya çalýþtým ve baþka ihtimaller hiç aklýma gelmedi.
Tabii Türkiye’de olmayýnca aylarý birbirine karýþtýrmýþtým. Evvelki senelerde, Din Kültürü Öðretmenimiz en az iki hafta öncesinden bizi Ramazan’a hazýrlar, orucun faydalarýndan bahsederdi. Bizim camide de her yere Ramazanla ilgili yazýlar asýlýrdý. Büyükler karþýlaþtýklarý her çocuða, o sene kaç gün oruç tutacaðýný sorar ve hatta bazý oruçlarýn sevabýný onlardan satýn almaya çalýþýrlardý; bana bile bir günlük orucumun sevabýna karþýlýk bir okul çantasý teklif eden olmuþtu. Bir seferinde az kalsýn satýyordum orucumu bizim mahalledeki bakkal amcaya, ama orucun mükafatýnýn çok özel olduðunu, bu yüzden de sadece Allah tarafýndan tayin edilebileceðini öðrenince, zararýna olan bu satýþtan vazgeçmiþtim.
Aslýnda, Muharrem, Recep, Ãaban, Ãevval… gibi baþka aylar da var kameri takvim denilen dini takvimde, ama sadece Ramazan ayýnýn çok özel bir misafir olduðunu söylüyor çevremdeki herkes. Bu ayý diðerlerinden bu kadar farklý kýlan ne diye sordum anneme. O da elinde oklava, un içinde benim sorularýma tek tek cevap verdi.
Bereketli Günler
“Talibim, bildiðin gibi Kuran-ý Kerim’in ayetleri ilk kez bu ayda inmeye baþlamýþtý. Bununla birlikte mü’minler, Cennet’e girmeleri ve ebedi saadete nail olabilmeleri için ihtiyaçlarý olan kývama bu ayda yaptýklarý toplu ibadetlerle yaklaþýyorlar. Teravihler baþta olmak üzere cemaat halinde namaz kýlýyorlar; ailece gece uykularýný bölüp sýrf Allah’ýn rýzasý için sahura kalkýyor, teheccüdlerini kýlýyor ve bütün mü’minler için dua ediyorlar; Peygamber Efendimiz’le Hazreti Cebrail’in özellikle Ramazan ayýnda Kuran-ý Kerim’i karþýlýklý okuyup dinlemelerini örnek alarak “Mukabele”lere gidip bir ayda en az bir kere Kur’an’ý hatmediyorlar. Oruç tutarken fakirlerin, açlarýn halini daha iyi anladýklarý için muhtaçlara daha çok yardýmda, ikramda bulunuyor; durumlarý iyi ise sadakalarýný, zekatlarýný vermek için daha çok sevap kazanabilmek ümidiyle sürpriz mükafatlarýn geleceði bu rahmet ayýný bekliyorlar.”
“Peki niye bu ay?”
“Mü’minlerin sevdiklerinde de, uzak durduklarýnda da ölçüleri Kur’an-ý Kerim ve Peygamber Efendimiz’dir. Cenab-ý Allah, bu ayý nazara vermiþ; Rasûl-ü Ekrem Efendimiz de Ramazan günlerini diðer zamanlardan farklý deðerlendirmiþtir. Ãnsanlýðýn Ãftihar Tablosu, Allah’ýn yarattýklarý içerisinde en çok ibadet edeni ve en cömerti olmasýna raðmen, özellikle bu ayda ibadetlerini, yardýmlarýný çok çok arttýrýrmýþ. Hadis-i þeriflerde, Ramazan’la gelen berekete tam inanan, ihlas ve samimiyetle oruç tutup bu mübarek ayý ibadet ü taatle deðerlendiren ve sevabýný da yalnýzca Allah’tan bekleyen mü’minlerin geçmiþte iþledikleri günahlarýnýn dahi affedileceðini ve Cennet’in kapýlarýnýn açýlýp Cehennem’in kapýlarýnýn kapanacaðýný müjdelemiþtir.
Ramazan öyle bir imkan ayýdýr ki, bu zamanda sýrf Allah’ýn rýzasý için aç ve susuz kalan mü’minler için Allah þeytanlarý zincire vurur. Ãsminin manasý da bu ayýn önemini vurgular gibi; ‘Yaz sonunda, güz mevsiminin baþýnda yaðýp yeryüzünü tozdan temizleyen yaðmur’un adýymýþ Ramazan.. bu isim, güz yaðmurlarýyla her tarafýn yýkanmasý gibi insanlarýn da bu mübarek günlerdeki dualarý ve tevbeleriyle günahlarýndan yýkanýp temizlenmesini ima etmektedir.”
“Anneciðim, okulda Din Kültürü Öðretmenimiz orucun sevabýný meleklerin bile yazamayacaðýný ve oruçlunun asýl mükafatýný Allah’ýn özel olarak vereceðini söylemiþti; neden baþka ibadetler deðil de oruç?”
“Oruç Ãslam’ýn en önemli alametlerindendir. Bir kutsi hadiste Allahu Teâlâ “Oruç tutan kulum, yemesini-içmesini Benim için terk ediyor” buyuruyor. Ãnsan baþka zamanlarda iþ, okul, yol, ders, vazife, gezi, eðlence derken bu meþgaleler içerisinde gaflete düþer, kendisine gelen nimetleri göremez ve bazen de o nimetleri asýl gönderen Rabbini unutuverir. Ama Ramazan’da sabahtan akþama da olsa bir süreliðine aç kalan insan, iftar sofrasýndaki bir lokma ekmeðin, bir yudum suyun kýymetini daha iyi anlar ve onlarý gönderen Rabb-i Rahim’ine karþý minnet duygularýyla dolar. Kendisinin ne kadar aciz olduðunu hisseder. Ãükür duygusuyla oruç tutar. Ãnsan namazda baþkalarýnýn görmesini, duymasýný düþünerek yapmacýk tavýrlara girebilir. Zekat verirken “Ne cömert adammýþ” desinler gibi bir düþünce taþýyabilir. Fakat, oruçta diðer ibadetlerdeki kadar riya olmaz. Ãnsan orucun kýymetine tam inanmýyorsa gizli bir yerde orucunu bozabilir. Ãayet, bir insan yalnýz baþýnayken bile orucunu bozmuyorsa, demek ki o, sadece Allah’ýn rýzasý için oruç tutuyor. Dolayýsýyla Allah o kulun niyetini bilir ve onu niyetindeki derinliðe göre ödüllendirir.”
Gerçek Oruç Nasýl Olmalý?
Annem sözlerine kýsa bir ara verdikten sonra “Peki ben sana bir soru sorayým. Oruç tutmak nedir?” dedi. Cevabýný bildiðim bir soruyu duyunca, hemen atýldým,
“Bunu kim bilmez ki anne? Sabah imsak vaktinden akþam ezanýna kadar hiçbir þey yememek ve içmemektir.”
“Güzel ama cevabýn biraz eksik gibi.. geçen gün Ayyüzlü’nün oruçla ilgili sorulan soruya verdiði cevabý duymadýn galiba?”
Birkaç gün önce bir amca, Ayyüzlü’nün sohbetini dinleyebilmek için iki saatliðine oðlunu parkta oynatýp oynatamayacýðýmý sormuþtu. Çok uzaklardan bir günlüðüne geldikleri için hem kendisinin hem de eþinin o günkü sohbeti kaçýrmasýný istemiyordu. Ben de bir fedakârlýk yapma düþüncesiyle minik Ahmet’e bakmayý kabul etmiþtim. Anlaþýlan çok þey kaçýrmýþtým, merakla Ayyüzlü’nün cevabýnýn ne olduðunu sordum anneme, o da aldýðý notlarý aktardý:
“Orucu sadece aç durma ve susuz kalma þeklinde anlamamalýyýz. Ayný zamanda gözümüze, kulaðýmýza, aðzýmýza da oruç tutturmalýyýz. Oruca baþlarken yememeye, içmemeye niyet ettiðimiz gibi orucun ruhuna dokunacak ve onun özünü çatlatabilecek þeylere karþý kapanmaya da niyet etmeliyiz. Bu hususta ümmetini ikaz eden Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) “Nice oruç tutan vardýr ki tuttuðu oruçtan onun yanýna kalan sadece açlýk ve susuzluktur.” buyurmuþtur.
Oruç bir yandan kötüye ve kötülüklere kapanmak olduðu gibi, diðer yandan da iyiye ve iyiliklere açýk durmak demektir. Sadece aðzý, gözü ve kulaðý boþ þeylere karþý kapama deðil, ayný zamanda onlarý doluya açma.. kötülüklerden kaçarken güzel þeylerin peþinde olma ve güzellikleri görmeye çalýþma.. ve böylece Ramazan’ýn her gününü dolu dolu yaþama.. iþte oruç tutma bu demektir.
Ramazan, bizim için bir fýrsat ve bir kazanma mevsimidir. Nazýl ki, siz bir ticaret yapsanýz, belli mevsimleri ve belli mekanlarý kollarsýnýz; bazý zamanlarda bazý pazarlara koþarsýnýz. Aynen öyle de, Ramazan’da, bir yönüyle, Cenab-ý Hakk’ýn lütuf, ihsan ve kerem güneþi doðar ve “Yaðmadýr, alan alsýn!” çaðrýsý yapýlýr. O çaðrýya koþan herkes mutlaka bazý þeyler bulur, alýr ve kazanýr.”
Cennet Sofralarýnda Ãftar Ãçin…
Annem Ayyüzlü’nün sözlerini naklederken bir yandan da yufka açýyordu. Cümlesini tamamlayýnca, “Mektûbat” adlý kitabý getirmemi istedi. O, sofranýn kenarýndaki ýslak bezle ellerini silerken ben de hemen koþup istediði kitabý getirdim. Çok okunmaktan yýpranmýþ sayfalardan birisini açtý ve bir yeri göstererek sesli okumam için iþaret etti. O sayfada þunlar yazýlýydý:
“Cenâb-ý Hak nefse demiþ ki: “Ben neyim, sen nesin?”
Nefis demiþ: “Ben benim, Sen sensin.”
Allah Teâlâ nefse azap etmiþ; onu Cehenneme atmýþ, sonra yine sormuþ. O demiþ:
“Ene ene, ente ente. (Ben benim, Sen sensin)”
Cenâb-ý Allah, nefsi ne ile cezalandýrýrsa cezalandýrsýn o bir türlü enâniyetten vazgeçmemiþ.
Sonra, Allah açlýkla azap vermiþ; yani nefsi aç býrakmýþ. Açlýktan kývranan nefse yine sormuþ: "Men ene? Ve mâ ente? (Ben kimim, sen nesin?)”
Bu defa nefis demiþ: “Ente Rabbiye’r-Rahîm, Ve ene abdüke’l-âciz.” Yani, “Sen benim Rabb-i Rahîmimsin. Ben senin âciz bir abdinim.”
Bu ibretli hadiseyi okuyunca orucun nefis terbiyesi için çok önemli bir yol olduðunu daha iyi anlamýþtým. Ramazanla ve oruçla alâkalý sorularým henüz bitmemiþti ama annem elindeki son yufkayý da açýnca artýk sofranýn baþýndan kalkma aný geldiðini farketmiþtim. Onu daha fazla meþgul etmemek için oradan ayrýlsam da kýrmýzý kitap hâlâ elimdeydi ve bu konuyla alâkalý sayfalarý ileri geri çevirip duruyordum. Belki oradaki her þeyi anlayamayabilirdim; fakat, anlamakta zorluk çektiðim hususlarý da inþaallah akþam yemeðinden sonra babama sormaya karar vermiþtim.
Annemle yaptýðýmýz konuþma sonrasýnda çok heyecanlanmýþ, evimize gelecek bu kutlu misafiri daha büyük bir özlemle beklemeye koyulmuþtum. Gerçi, burada ne cami, ne ezan, ne o coþkulu teravih namazlarý, ne top sesi, ne de önünden geçerken iþtahýmýzýn kabaracaðý pide kokulu fýrýnlar var. Ãimdi onlarýn hepsi gözümde nasýl tütüyor bir bilseniz! Fakat, güzel insanlarýn arasýnda olmak bir ölçüde bütün hasretlere merhem oluyor…
Bir de oruç emrine uyarak burada biraz aç ve susuz kalan, kulluðuna dikkat eden insanlarýn ötede, asýl iftar vaktinde Rahmân’ýn kevser-misal sözlerine muhatap olacaklarýný düþünmek insanýn gönlüne su serpiyor. Ãnþaallah biz de, “Kullarým, ben çok defa sizi renginiz kaçmýþ, benziniz sararmýþ-solmuþ, gözleriniz içine çökmüþ ve avurtlarýnýz çukurlaþmýþ olarak görüyordum. Buna benim için katlanýyordunuz. O geçmiþ günlerde takdim ettiklerinize bedel haydi bugün afiyetle yiyin, için.” iltifatýna mazhar olarak Cennet sofralarýnda iftar eden kullardan oluruz.
Hayýrlý ve bereketli bir Ramazan geçirebilmemiz duasý ve kabul olacaðýna inandýðým dualarýnýzda bu arkadaþýnýzý da yâd etmeniz recâsýyla… _________________ SýcaK Bir GüLüþÜN DüþLeRimi SüsLüYen |
|