derya
Kayt: 11 Arl 2007 Mesajlar: 174
|
Tarih: Cmt Eyl 20, 2008 9:47 am Mesaj konusu: |
|
|
Ýlkokulu bitirip kursa gelmiþti. Ailesi kendi isteðiyle geldiðini söylemiþti. Kayýt için adýný sorduðumda:
"-Fatma" dedi, hiç de çekinmeyen bir tavýrla... Ve ekledi:
"-Eðer beni hafýz yapmazsanýz, kayýt yaptýrmak istemiyorum."
Böyle tehdit edercesine konuþmasý, onu yaþýndan daha olgun gösteriyordu. Tebessümle:
"-Korkmayýn küçük haným, siz isteyin hafýz da yaparýz, hoca da!.."
O küçük gözlerinin içi parýldadý birden.
Annesi:
"-Hocahaným, çocuk iþte, kusuruna bakmayýn. Ýlle de hâfýz olacaðým der, baþka bir þey demez. Bizim köyün hocasýndan duymuþ. Peygamber Efendimiz, "Hâfýz olanlara cennette taç giydirilecek!" buyurmuþlar herhalde. Siz daha iyi bilirsiniz ya, biz bu kadar duyduk anladýk!.."
Kendisini teselli etmek ihtiyacý hissettim:
"-Tabii teyze, ne demek!.. Keþke herkes sizin gibi duyduklarýný hemen kabul etse de teslim olsa... Siz hiç merak etmeyin, kýzýnýz önce Allah'a sonra bize emanet!.."
Kadýncaðýz elime yapýþtý. Öpecekken ellerimi geri çektim, utandým. Tuttum, ben onun elini öptüm. Gözleri yaþardý.
"-Hocahaným bu eller, gözler hep günahlý, asýl sizinkiler öpülmeye layýk!.."
"-Estaðfirullâh teyze!" dedim . "O âhirette belli olur."
***
Bu konuþmadan sonra kaydýný yaptýðýmda Fatma'nýn Erzurumlu olduðunu öðrendim. Bir an düþündüm.
"-Küçük nasýl kalacak, bu kadar uzaklarda..."
Zaman ilerledikçe Fatma'nýn edepli tavýrlarý daha da çok etkiledi beni. Azimliydi. Geceleri uykusunun arasýnda ayetleri sayýklarken görüyordum çoðu kez. Böyle devam ederken arada bir bana gelip çeþitli sorular soruyordu. Birgün:
"-Hocam hâfýz olmak için Kur'ân'ý bitirmek mi lazým?" diye sordu. Ben de:
"-Tabii ki hepsini ezberleyeceksin ki, "hâfýz" adýný alacaksýn."
Bu cevabýma çok üzülmüþ gibiydi. Bir þey demek istiyordu sanki... Teþekkür etti ve döndü arkasýna gitti.
Derslerim arasýnda onlara sürekli Kur'ân ezberlemekle iþin bitmeyeceðini mutlaka içindekileri uygulamanýn gerektiðini hatýrlatýyordum. Talebelerden biri:
"-Hocam" dedi. "Fatma'nýn annesi, abdestli olmayanlarýn hâfýzlara dokunamayacaðýný söylemiþ. Bu doðru mu?" diye sordu.
Çok ilginçti doðrusu. Ýçimden "mâþallâh!" dedim. Ve onlarýn sorularýna da cevap vermek için, "Osmanlý zamanýnda atalarýmýz Kur'ân'a ve hâfýza kýymet verdiklerinden öyle yaparmýþ." dedim.
Çok hoþlarýna gitmiþti bu iþ. Hepsi âdetâ kendilerini ulaþýlmasý zor, vitrindeki altýn gibi görüyorlardý.
"Görsünler" dedim kendi kendime... Bu yaþta, buralara gelmiþler. Allah'ýn kelâmýný ezberliyorlar, onlara fazla görmem bunu.
Bu arada Fatma ara sýra rahatsýzlanýyor ve revirde yatýyordu. Zaman geçtikçe Fatma'nýn morali ve saðlýðý daha da çok bozuluyordu. Birgün dersini 2 kez aksatýnca sormak zorunda kaldým:
"-Ne oldu, yoksa anneni mi özledin?"
Sert bir þekilde bana döndü. Solgun yüzüne bir ciddiyet gelmiþti:
"-Hayýr", dedi.
"-Öyleyse neden moralin bozuk? Sýk sýk da hasta oluyorsun!" dedim.
Yalvarýr gibi oldu. Gözleri dolmuþtu:
"-Yanlýþ anlamayýn, inanýn ki annemi özleyip de gitmek istediðim yok. Burayý çok seviyorum. Allâh'ýmdan çok korkuyorum. Buralarý terk edersem, bana âhirette hesabýný sormaz mý?"
Dilim dudaðým baðlandý. Bir þey diyemedim. Suçlu bile hissettim, kendimi. O küçük kalbte bu ne îmandý, Yâ Rabbi! Onu hayranlýkla izliyordum.
Birgün çok rahatsýzlandý. Doktora götürmek zorunda kaldýk. Bir çok tahlillerden sonra, arkadaþým olan doktor haným:
"-Hocahaným, derhal bu talebeyi ailesinin yanýna gönder." dedi. Þaþkýnlýkla:
"-Neden?" diye sordum. Bana:
"-Belki üzülecek, hatta inanmayacaksýn ama, bu talebe "kanser!..".
Âdeta baþýmdan aþaðý kaynar sular dökülmüþtü.
***
Hastâneden ayrýlýrken Fatma'ya hiç bir þey diyemedim. O ise hâlimi anlamýþ gibi, bana sorular sorup dikkatimi daðýtmaya çalýþýyordu. Kulaðýma eðilerek:
"-Hocam" dedi. "Azrail insanlarýn canýný alýrken nasýldýr?"
Aðlamamak için zor tutum kendimi:
"-Mü'min kullara karþý çok güzel bir sûrettedir." dedim.
Mýrýldandý:
"-Belki hafýz olamam, ama Elhamdülillah mü'minim!" diye.
Hâfýz olmak için Kur'an'ý bitirmek gerektiðini söylediðimde neden üzüldüðünü þimdi anlamýþtým. Demek ki hastalýðýný biliyordu.
Bir kaç gün sonra eþyalarýný hazýrlamaya baþladýk. Çünkü artýk dayanýlmaz acýlar içinde kývranýyordu. Evine gitmesi gerekiyordu. Ailesi geldi. Fatma yanýma gelerek, mahcûbiyetle:
"-Bana kýzmadýnýz deðil mi? Eðer söyleseydim belki kursa almazdýnýz!.."
"-Ne demek!.. Nasýl kýzarým sana.." dedim. "Hem sonra, sakýn üzülme hâfýzlýðýmý bitiremedim diye. Bu yola girdin ya, Rabbim seni hâfýzlar zümresinden yazmýþtýr inþâallâh!" dedim.
Öyle sevindi ki! Sarýldý boynuma:
"-Gerçekten ben þimdi hâfýz sayýlýr mýyým? Anne bak duydun deðil mi?" Hüngür hüngür aðlýyordu.
Ya Rabbi, bu ne aþktý!
Rabbimin hikmeti tecelli etse de iyi olsaydý þu Fatma, ne güzel bir kul olurdu.
***
Böylece Fatma'yý gözyaþlarý ile Erzurum'a uðurladýk. Çok geçmedi. Bir iki hafta sonra ailesi aðýrlaþtýðý haberini verdi. Bu bir iki hafta içinde ondan iki mektup almýþtým. Bana hep hâfýzlýk tâcýný merak ettiðini, bunun rüyalarýna bile girdiðini yazýyordu.
Birgün sabah namazýndan sonra telefon çaldý. Fatma'nýn annesiydi karþýmdaki ses... Aðlamaklý bir sesle:
"-Hocahaným Fatma'yý uðurladýk. Rica etsem bir hatim okur musunuz?" deyince, ben de dayanamadým aðlamaya baþladým.
Annesi beni teselli edercesine telefonu kapatmadan:
"-Size ölmeden önce þunu söylememi istedi", dedi. Hýçkýrarak:
"-Anneciðim, hocama söyle!.. Azrâil söylediðinden de güzelmiþ."
***
"Ey Rabbim; senin kelamýn için yanýp tutuþan, yoluna yapýþýp kelâmýna sýmsýký sarýlan kulunu, sen son nefesinde yalnýz býrakýr mýsýn hiç?" _________________ BirçokAyrýlýkYaþadým
BuyüzdenBitiþikYazýyorum
ArtýkHerþeyi..
Düþ(L)üyorum.. |
|