Pisa Sonuçları ve Türk Eğitim Sistemi
15 Aralık 2010 Çarşamba Saat 18:57
Sitemiz köşe yazarlarından Yrd.Doc.Dr.Mehmet Okutan'ın Kaleme aldığı pısa sonuçları ve Türk eğitim sistemi ile ilgili yazıyı sizlerle paylaşıyoruz.

“3 yılda bir yapılan PISA eğitim araştırmasında Türkiye yine son sıralarda yer aldı OECD tarafından her 3 yılda bir yapılan PISA eğitim araştırmasında Türkiye yine son sıralarda yer aldı. 15 yaşında 470 bin öğrenci ile dünya genelinde yapılan çalışma sonucunda Türkiye’nin eğitimde 2000 yılından bu yana bir arpa boyu yol gidemediği görüldü.Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ile Uluslararası Öğrencileri  Değerlendirme Programı’nın tüm dünyada eğitim alanında referans araştırma olarakgösterilen “PISA” çalışmasının sonuçları geçen hafta açıklandı.

2000 yılından bu yana her üç yılda bir 15 yaşındaki öğrencileri değerlendiren PISA testinde Türkiye 2000 yılından bu yana son 3 içinde yer alma “geleneğini” sürdürdü. Ortalama bir Güney Koreli ya da Finlandiyalı öğrencinin bir Türk öğrenciye göre hem sözel, hem sayısal hem de fen bilgisinde yüzde 30 dolayında daha başarılı olduğu ortaya çıktı. Amerikan öğrencilerin bu yılki PISA testinde diğer gelişmiş ülkelerde yaşayan öğrencilerin çok gerisinde kalarak sözelde 15, matematikte 25, fende ise 19’uncu olması sonrasında ABD‘nin saygın gazeteleri dün “Uyanma zamanı” başlığını atarak Amerikan eğitim sistemini eleştirdi.” Basına yansıyan bir haberin bir bölümünü beraber okumaya çalışalım. Bu haberi nasıl okumalıyız? Nerede yanlış yapıyoruz? Türk Eğitim Sistemi’nde nasıl bir değişiklik yapılması gerekir ki, her üç yılda bir düştüğümüz bu kötü duruma düşmeyelim. 2000 Yılında sonuçları okuyan zamanın Milli Eğitim Bakanı, “programları değiştiriyoruz,program değişikliği gerçekleştikten sonra başarımız kesin artacaktır” biçiminde bir açıklama yapmıştı. Programları değiştirdik, ama başarıda değişen bir şey olmadı; o zaman da sondan üçüncü idik, şimdi de…Türk Eğitim Sistemi’nin en önemli sorunu “sınav odaklı” bir sistem olmasıdır. Öğrenci her bir bilgiyi, “sınavda çıkıp çıkmayacağına göre” okuyor veya okumuyor. Sınav odaklı bir sistemde de ne eleştirel düşünme, ne de yorum yapma yeteneği gelişir. Üniversiteye gelen öğrencilerin genelinden anlıyoruz ki, neredeyse herkes aynı biçimde düşünüyor. “Arkadaşıma katılıyorum” ifadesi, hemen bütün konuşmalarda var. Başkasına katılarak düşünmeye çalışan bir öğrenci, uluslararası sınavlarda elbette son sıralarda yer alacaktır. Öğretim programlarını değiştirmek yetmez, “öğretmen”, “yönetici” ve “müfettişleri” de değiştirmek gerekir. Eski paradigmalarla, yeni programın başarı şansı neredeyse hiç yoktur; nitekim olmamaktadır!..Bu sonuçlar hepimizin sistem hakkında yeniden düşünmemize işaret ediyor. Hepimiz; öğretmen, okul müdürü, müfettiş, akademisyen, üst düzey bürokrat, bakan…Gelinenbu noktadan hepimiz sorumlu olduğumuza göre, bu işin altından hep beraber çıkmamız gerekecektir. Test çözerek “düşünen, problem çözen, yorumlayan, yeni fikirler üretebilen” insan yetiştirmenin mümkün olmadığını bu vesile ile bir kez daha görmüş olduk. Umarım ilgili herkes, bu sonuçlarla ilgili yeni paradigmalar geliştirmeyi dener. Öğrencilerimiz kesinlikle uluslar arası arenada başka ulusların çocuklarından daha az zeki değiller! Sorun, mevcut kapasiteyi etkili ve verimli bir biçimde kullanıp kullanamamada yatmaktadır. Öğrencilerin kapasitelerini “test”lere kurban etmeye devam ettikçe, değişen bir şeyin olacağını da zannetmiyorum.