Bu makaleyi bir siyasi hatıra ve hatırlatma olarak yazıyorum. Suyu tersine akıtmak mümkün olsa da, insanların kaderini tersine çevirmek imkânsızdır. Müslümanlar olarak kadere iman ederiz lakin kaderimizin nasıl olduğunu ne zaman ne şekilde yön değiştireceğini bilemeyiz. Öyle zaman olur ki insanlar dün söylediklerinin ve yaptıklarının tersini söyler ve yapabilirler.
Geleceğini bilmeyen insanlar geçmişlerinden ders çıkararak yaşadıkları dönemlerini Yüce Allah’ın emrettiği şekilde değerlendirmeye çalışmalıdırlar. İnsanlar; iradeleri doğrultusunda takdir edilen kaderlerini yaşamaya mecburdurlar. Bu mecburiyet insanın yeryüzünde ki kader imtihanıdır. Başka bir ifadeyle Ruhlar âleminde verdiği sözlerin yeryüzündeki yansımasıdır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) bir hadisi şerifinde, “Kimi insanlar gece Müslüman yattığı halde sabah kâfir olarak kalkabilirler. Kimi insanlar da gece kâfir olarak yattığı halde, sabah Müslüman olarak kalkabilirler.” Buyurmaktadır.
Yüce Allah (CC) “ Yeryüzünde vuku bulacak olan her türlü afetler, insanların başına gelecek bir musibet yoktur ki, Biz onu meydana getirmezden önce Levh-i Mahfuz da yazılmış olmasın. Şüphesiz ki bu Allah’a göre çok kolaydır.” ayetiyle biz insanların dikkatlerini çekerek uyarmaktadır.
Her insan cüz-i iradesiyle ya hayır veya şer yapmaya çalışır. Hayırlı veya şerli insanları destekler, onları desteklemekten zevk alır. Yaptıklarıyla da mutlu olduğunu söyler. Hayır ve şer istikametinde çalışırken fedakârlığı ve cesareti elden bırakmaz. Hayır için çalışanlar güçlerini ve cesaretlerini zulüm etmek için kullanmazlar. Şer peşinde koşanlar hayrı yok etmek için, insanlara baskı ve zulüm yapmanın gereğine inanırlar.
Âdem (as) başlayıp Kıyamette kadar neslini sürdüren imanlı, imansız, zalim, adil, fasık, münafık tüm beşeriyet Yüce Allah’ın huzurunda toplandığında herkes iman edecektir. Ancak, yeryüzünde iman etmeyenlerin o gün imanları kabul edilmeyecektir. Yaptıkları yanlış amellerinden dolayı duydukları pişmanlıkları da fayda vermeyecektir.
Yüce Allah’ın huzurunda toplanacağımız o günde pişman olmamak için dünyada bize verilen çok önemli bir fırsatı değerlendirmek bizim elimizde olduğunu unutmamalıyız. Müslümanlar olarak, önce kayıtsız ve şartsız iman esaslarını kalben tasdik, dil ile ikrar, beyinle tefekkür beden ile eylemini yaparak iman etmeliyiz. Sonra bilerek veya bilmeyerek yaptığımız gizli açık günahlarımıza büyük bir pişmanlıkla Tevbe ederek, Yüce Allah’ın rızasına uygun tedbirlere alarak, hiçbir beşeri güçten korkmadan sadece Allah’a tevekkül ederek neticeye razı olmalıyız.
Bu uzun girişten sonra, meclis içi meclis dışı mevcut siyasi parti yöneticilerine ve bu partilere destek veren Müslümanlara seslemek istiyorum. AKP li, CHP li, MHP li, BDP, li SP li, BBP li, HASP li ve diğer partili Müslümanlar, mecliste ve meclis dışında neyin kavgasını veriyorlar? Verilen mücadele inandıkları din adına ise kavgaya itişmeye, hakaretlere varan sataşmalara gerek var mı?
İnandığımız dini değerlerin daha iyi yaşanmasına karşı olmadıklarını
söyleyenler, imam hatip okullarının orta kısımlarının ve kur’an kurslarının
açılmasına karşı olup olmadıklarını açıkça ifade ederek, ağızlarındaki baklayı
erkekçe çıkarmalıdırlar. 28 Şubat sürecinin olumsuzluklarına karşı olduklarını
söyleyenler, 28 Şubatın rövanşı alınıyor cümlesini kullanamazlar,
kullanmamalıdırlar. Bu gibi çifte standartlı açıklamalara, milletimiz itibar
etmiyor etmeyecektir.
Bütün siyasi patilere sesleniyorum. İletişim ve ulaşımın zirve yaptığı bir dünyada yaşıyoruz. Yapılan olumlu ve olumsuz her işi milletimiz çok kısa bir zamanda öğrenebiliyor. Siyasi partilerin, etkili kurumların, medyanın, iş dünyasının sendikaların ve diğer kuruluşların ne yaptıklarını görerek biliyor ne yapmak istediklerini de ferasetleriyle anlayabiliyor. Böyle bir halkı, aldatmak, korkutmak ve kandırmak, bundan böyle pekte kolay olmayacaktır.
Bu aziz millet; Manevi değerlerine saldıranları af etmez. Manevi değerlere kim daha fazla sahip çıkar ve kolaylık sağlarsa, o siyasi partiyi bağrına basar. Manevi değerlere saygı gösteren şahsiyetlere hürmet gösterir. Biliniz ki suyun akışına perçin vurulamadığı gibi insanların inanç değerlerine hiçbir beşeri güç perçin vuramaz. Bu çilekeş millet inanç değerlerini tam olarak yaşayamıyorsa da asla kalbinden çıkarıp atmıyor, atmayacaktır.
AK Partisinin Eğitim ve öğretim için 4+4+4 kesintili, yönlendirmeli ve mecburi olan eğitim formülüne, CHP ve MHP nin niçin karşı olduklarını ve alternatif formülerini bu millette açıkça anlatmalıdırlar. Bu iki parti dini değerlere AK Partisinden daha hassas iseler millete şunu söylemelidirler. Bu formül imam hatip okullarının orta kısmını, meslek liselerin önünü acıyor ise de kur’an kurslarının önünü kısmen kapatıyor açıklamasını yapmalıydılar.
Misal olarak şöyle demeliydiler, birinci dört yılı, 5 yıl yapalım, Beş yılını bitiren öğrenci ikinci üç yılını isterse açık öğretime devam edebilmeli ve kur’an kursuna da gidebilmelidir. Yani 5+3+3 formülüyle AK Partisinin karşısına çıkıp halkın desteğini almalıydılar. Üzülerek ifada edelim ki, bu iki parti halkın desteğini almak yerine sanki 28 Şubat sürecini yaşatan güçlere şirin gözükmek gibi bir davranışın içine girmişlerdir.
4+4+4 büyük gürültülerle komisyondan geçince CHP li, sözcüler “ Bu faşizm dir.
Alçaklık ve şerefsizliktir. İkinci raunt genel kurulda olacaktır. Bu işi sokak
çözer. Eşkıya parlamentoda. Demokrasi tarihi acısından kara bir leke. AK
partisi hesap verecek. Tanklarıyla, toplarıyla gelsinler yine konuşacağız.”
MHP li sözcülerde “ Bu gayrı meşru bir uygulamadır. Kararı yok sayacağız. Dün orada ölüm olabilirdi. Zorbalığa şiddete pabuç bırakmayız herkes haddini bilsin” Bu ifadeler millet adına AK Partisine söylenen ifadeler değildir. Tam tersine AK Partisi adına millette söylenmiştir. Bu şekilde ki söylemlere kabadayı varı tavırlara ve davranışlara milletimiz itibar etmez, sokağa çıkmaz, çıkanları tasvip etmez, milletin manevi değerleriyle barışık olmayan zihniyetleri benimsemez ve destek vermez.
AK Partisi milletin nabzına göre siyaset yaparken CHP, MHP ve BDP milletin tansiyonunu yükseltiyor. SP, BBP ve HAS partisi ve diğerleri, milletin tansiyonunu yükselten partilere karşı etkileyici bir muhalefet yapamadıkları için, milletin yükselen tansiyonunu düşüremiyorlar. Ayrıca halkın düşük nabzına göre siyaset yapan AK Partisine yol gösterici bir siyaset ürütemediklerinden, halkın düşük nabzını da olması gereken yere çıkaramıyorlar. İş böyle olunca halkımız bu partilere verilmesi gereken desteği şimdilik vermiyor, Veremiyor. Arif olan anlar bilmem anlatabildim mi?