ÇOCUKLUK ÇAĞINDA AŞILAMA ve AŞI TAKVİMİ
Çocuk sağlığının korunmasında temel basamaklardan biri olan aşılama; toplum sağlığının iyileştirilmesi açısından insanlık tarihinin en önemli buluşlarından biri olmuştur. Dünya Sağlık Örgütü’nün 1974 yılında başlattığı Genişletilmiş Bağışıklaşma Programı ile birlikte çocuklardaki ölüm oranı önemli ölçüde azalmıştır. Bugün yürütülen aşılama çalışmaları sayesinde, tüm dünyada yılda yaklaşık 3 milyon çocuğun, ülkemizde ise yaklaşık 40 bin çocuğun hayatı kurtulmaktadır. Yine bu çalışmalar sayesinde, her yıl 750 bin çocuğun sakat kalması önlenebilmekte ve yaygın aşı uygulamaları sonrası bazı hastalıkları tamamen yok etmek de mümkün olabilmektedir.
Bağışıklık denilince, enfeksiyon hastalıklarından korunma anlaşılır. Bağışıklık, aktif ve pasif olmak üzere iki yolla kazanılabilir. Aktif bağışıklık ya hastalık geçirilmesi ile ya da aşılarla sağlanır. Bu tür kazanılan bağışıklık genellikle uzun sürelidir ve kalıcıdır. Pasif bağışıklık ise diğer insanlar ya da hayvanlardan elde edilen koruyucu moleküllerin (antikorlar) alınması ile sağlanır. Bu yolla sağlanan bağışıklık kısa sürelidir ve geçicidir. Anneden bebeğe plasenta yolu ile antikorların geçmesi de pasif bağışıklık sağlayan durumlardan biridir ve geçicidir. Anneden bebeğe geçen antikorların çeşitli hastalıklar açısından koruyuculuk süresi değişmektedir ve bazı hastalıklar için bu süre 6 ay kadar kısa iken bazı hastalıklar için 15 aya kadar uzayabilmektedir. Anneden geçen koruyucu antikorların bebeğin vücudunda tükendiği bu dönemlerde, bebeğin karşılaşacağı hastalıklara karşı bağışık hale getirmek amacıyla aşılamanın devreye girmesi gerekmektedir. Hatta ek olarak bazı hastalıklarda o hastalığa karşı çocuğun bağışıklığın pekiştirilmesi ve koruyuculuğun arttırılması amacıyla tekrarlanan birden fazla aşı dozu uygulaması gerekmektedir.
Aşılar başlıca canlı ve inaktif aşılar olmak üzere iki şekilde sınıflandırılabilir. Canlı aşılar, bir virüs ya da bakterinin hastalık yapma özelliğinin ortadan kaldırılarak, ancak vücutta çoğalma ve bağışıklık oluşturma yeteneğinin korunmasına dayanarak hazırlanır. Kızamık, kızamıkçık, kabakulak, suçiçeği aşıları bu gruptandır. İnaktif aşılar ise virus ya da bakterinin tamamı veya bir kısmı kullanılarak hazırlanırlar, vücutta çoğalma yetenekleri yoktur ancak bağışıklık oluştururlar. Hepatit B, difteri, tetanoz aşıları ise bu grupta yer alırlar. Aşıların içinde virus ve bakterilere ek olarak, süspansiyon sıvıları, koruyucu maddeler ve bağışıklığı artıran çeşitli ek maddeler de bulunur.
Aşı sonrası görülen yan etkiler yerel, sistemik ya da alerjik olabilir. Yerel yan etkiler genellikle sık görülen buna karşın ağır olmayan durumlardır. Ciddi alerjik yan etkiler ise en az görülen ancak en ağır olan reaksiyonlardır. Yerel yan etkiler daha çok ağrı, şişlik ve kızarıklık şeklindedir. Aşının tipine bağlı olarak %50 olguda görülebilir ve daha çok inaktiif aşılardan sonra ortaya çıkar. Genellikle aşı uygulamasından birkaç saat sonra görülür ve kendiliğinden geçer. Sistemik yan etkilere en iyi örnek ateştir. Aşılama sonrası çocukların çoğunda görülen bu durum kullanılan ateş düşürücülerle kolaylıkla kontrol altına alınabilmektedir. Kontrendikasyon denilince, aşı yapılacak kişide ciddi yan etki yapma olasılığı olan bir durum anlaşılır. Böyle bir durum söz konusu olduğunda aşı yapılmamalıdır. Örneğin yumurtaya karşı ciddi alerjik yanıt geliştiren bir çocuğa aşının hazırlanması aşamasında yumurta antijeni kullanılan influenza aşısı yapılırsa ciddi sonuçlarla karşılaşılabilir.
Türkiye’de uygulanan aşı takvimi:
Türkiye'de 1930 yılında çiçek aşısı uygulanmasını zorunlu kılan yasa ile başlayan etkin ve sürekli aşı uygulamaları yıllar içinde gelişme göstermiş ve ulusal takvimdeki uygulanan aşı sayısı artmıştır. 2008 yılından itibaren aşı takvimine eklenen yeni aşılarla birlikte bağışıklama sağlanan hastalık sayısı 11'e yükselmiştir. Yapılan aşılama çalışmaları sonucunda aşı ile korunulabilir hastalık hızlarında ciddi düşüşler yaşanmıştır. Örneğin ülkemizde yıllardır difteri ve kızamık vakalarına rastlanmamaktadır.
Türkiye’de uygulanan aşı takvimine göre bebek aşı ile doğumdan sonra hemen karşılaşır. Genellikle doğum salonundan çıkmadan yapılan hepatit B aşısı bebeğe uygulanan ilk aşıdır. Daha sonrasında belirli aralıklarla ve belli aylarda aşı olmaya devam eder. Ülkemizde uygulanan aşı takvimine göre çocuğun aşılanması doğumda başlar ve ilköğretim sekizinci sınıfa kadar devam eder.
Çocukluk çağında uygulanan aşı takviminde sırasıyla şu uygulamalar izlenir;
Doğumda: Hepatit B aşısı ilk dozu
1.ayın sonunda: Hepatit B aşısı ikinci dozu
2.ayın sonunda: Beşli karma (Difteri, Tetanoz, Boğmaca, Hib, inaktif çocuk felci aşısı), Pnömokok aşısı (Zatürre), BCG (verem) aşısı4
4. ayın sonunda: Beşli karma aşı ve Pnömokok aşılarının ikinci dozları
6.ayın sonunda: Beşli karma aşısı, Pnömokok aşısı ve Hepatit B aşılarının üçüncü dozları ve oral (ağızdan) çocuk felci aşısı
12. ayın sonunda: Kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısı ve Pnömokok aşısı (pekiştirme dozu)
18. ayın sonunda: Beşli karma ve oral çocuk felci aşılarının pekiştirme dozları
İlköğretim1.Sınıfta: Kızamık-kızamıkçık-kabakulak ve oral çocuk felci aşılarının pekiştirme dozları ile Tetanoz-difteri aşısı
İlköğretim 8. sınıfta: Tetanoz-difteri pekiştirme dozu
Yukarıda sıralanan aşılar ülkemizde sağlık bakanlığınca Sağlık Ocaklarında ve Ana Çocuk Sağlığı Merkezlerinde ücretsiz olarak yapılmaktadır. Uygulanan bu aşılara ek olarak aşı takviminde yer almayan bazı aşılar da bulunmaktadır. Bu aşılar Hepatit A, suçiçeği ve rotavirus (ishal) gibi aşılarıdır.
Her çocuğun doğumdan 2 yaşına kadar ve ek olarak okul döneminde olması gereken bu aşıların ebeveynler tarafından takip edilmesi ve dikkatle izlenmesi çok önemlidir. Bu nedenle çocuğun aşı çizelgesini tutmak ve takip etmek sadece doktor ve sağlık ekibinin değil aynı zaman da her anne - babanın görevi olmalıdır.
Dr.Saliha KANIK
Çocuk Hastalıkları Uzmanı