İslam dünyasının en büyük problemi, Müslüman olduklarını söyledikleri halde, kâmil manada bir imandan ve İslam’dan haberleri yoktur. İslam dünyasının insanları bozulmuş batı kültüründen etkilendikleri için kendi dinlerini unutmuş, batı taklitçisi durumuna düşmüşlerdir. Körü körüne yapılan taklitler, üzülerek ifade edelim ki, Müslümanların beyinlerini ve kalplerini sosyal bir kanser olarak sarmıştır.
Tüm semavi dinlerde insan sağlığı her şeyin üstünde olduğu bildirilmekle beraber, mazeretsiz olarak hiçbir anne karnındaki çocuğu, kürtaj yoluyla veya başka yollarla öldürmeye hakkı yoktur.
Rızık endişesi, fakirlik, nüfus planlaması, eğitim ve öğretim yetersizliği gibi
ve benzeri işler mazeret kabul edilemez. Mazeret sadece Annenin sağlığıdır.
Annenin sağlığı dışında yapılan her kürtaj cinayettir. Mazeretsiz olarak bu işe
alet olanlarda katildir.
Nikâh aktı olmadan cinsel zevkleri için, gayri meşru ilişkilerden dolayı hamile
kalan bayanlar, ayıplarını örtmek için kürtaj yoluyla çocuklarını öldürmeleri,
hukuki bir cinayetin yanında, insan vicdanına yakışmayan bir vahşettir.
Nikâh aktı olduğu halde hamile kalmış veya hiçbir sucu olmadığı halde, tecavüze
uğrayan sağlıklı bayanlar, hamileliklerine son vermek için, kürtaja veya başka
yollara başvurarak rahimlerindeki canlı çocuklarını öldürmeleri, o günahsız
bebelerin hayat haklarına engel olmaları, çok ağır bir cinayettir.
“Beden benim, rahim benimdir, yasalarla özgürlüğüme kimsenin müdahale hakkı
yoktur.”
Böyle bir anlayış ne vicdanı, ne ahlakı ne hukuki ve nede insanıdır. Bay ve
bayanlar bedenlerini, uzuvlarını ahlak dışı nefsi arzularına göre kullanma
hakları yoktur. Hiçbir fert aklını ve diğer uzuvlarını kiraya vermeye, işgal
ettirmeye, sömürtmeye de hakları yoktur. Her şeyin sahibi Yüce Allah’tır. Her
şey bizlere emanet verilmiştir.
İnsanı insan yapan değerleri hiçe sayarak, akılsız olan diğer mahlûkatlardan
daha aşağı bir çukura düşmeyi ve yaşamayı çağdaşlık sayan tiplerle oturup
konuşmak, seviyeye hakarettir. Bilmeden çukura yuvarlananları ilmin ışığında
aydınlatmakta bilenlerin görevidir.
Devlet yetkilileri, her türlü ahlaksızlığa karşı geleceğimizin teminatı olan
gençleri korumak ve kollamak için gerekli alan her türlü tedbiri almakla
yükümlüdür. Tedbirin başı ahlak eğitiminin yanında yasal düzenlemelerdir.
Cezalar ahlaki ve caydırıcı olmalıdır.
İnsan vicdanına uygun olmayan toplumu ifsat eden söz, fiil, tavır ve
davranışlar özgürlük sınırları içinde değerlendirmelidir. Sınırsız özgürlük
felakettir. Her özgürlüğün sınırı karşı tarafın özgürlük sınırlarıyla
sınırlıdır.
Kürtaj yapmak, annenin sağlığı söz konusu olduğunda ilmin ve inancın doğrultusunda yapılmasın bir sakınca yoktur. İlme ve inanca saygılı olmayanlar, basit nefsi arzuları için, nikâhsız bir şekilde karşılıklı olarak birbirlerinden istifade eden bey ve bayanların, toplumun ahlakını ve nesli bozmaya, ayrıca kürtajın yasal bir zemine oturtulmasına, karşı gelmeye hakları yoktur.
Bay ve bayanlar, kendilerini kontrol etmeli, nikâhsız ilişkiler kurmaktan
sakınmalıdırlar. İzansız, vicdansız, ahlaksız, edepsiz bir şekilde sokaklarda,
meydanlarda, bilmem hangi yerlerde her türlü cinsel ilişkilerinin reklamını
yapmak suretiyle, karşı tarafı taciz etmek, insani ve ahlakı olmadığından, bu
gibi ve benzeri tahrik edici eylemlere karşı elbette yasal tedbirler
alınmalıdır.
Kürtaj yapma ve yapmama hususunda, ilim ve ahlak ölçüleri içerinde bir
sınırlama getirilmesi doğru bir davranıştır. Ülkemizde zina yapmanın bir cezai
müeyyidesinin olmaması ciddi bir eksikliktir. Zina toplumun ahlakını ve neslini
bozan sosyal bir suçtur. Her sucun bir cezai müeyyidesi olduğu halde, zina
yapmanın bir cezai müeyyidesinin olmaması, hukuken sakıncalı, vicdanen rahatsız
vericidir.
Zinanın suç sayılmadığı, ahlaksızlığın kol gezdiği bir zamanda, korkarım ki
doktorlarımız kürtaj yapmaktan veya işlenen kürtaj cinayetlerine isyan etmekten
dolayı, diğer ameliyatlar için zamanları olmayacaktır. Her türlü cinsel
ahlaksızlığa ve dolayısıyla pek çok kürtaja vesile olan, zina sucu ile alakalı
yasal boşluğu, TBMM ele almalı ve zinanın suç sayılması için caydırıcı bir
yasal düzenlemeyi yapmalıdırlar.
Zina yasası ile alakalı kısa bir bilgi verdikten sonra, zına’nın suç olması
hususunda, yasal bir düzenlemeyi önce iktidar olan AK Partisi ele almalıdır.
Zinanın suç sayılması için mecliste grubu bulanan siyasi partiler destek
vermeli veya gündeme taşıyarak yasal düzenleme için ciddi bir çalışma
yapmalıdırlar.
Parlamento dışındaki siyasi partiler, tutarlı ve ciddi beyanatlar
vermelidirler. Aydın, yazar, gazeteci, sivil örgüt temsilcileri de, muhalefeti
ve iktidarı bu yönde tarafsız bir şekilde uyarma görevlerini yapmalıdırlar.
Zinanın suç olması için yasal düzenleme yapmak isteyenlere açıktan destek
vermelidirler. Yapıyormuş gibi yapıp ta ipe un serenleri de, etkileyici bir
şekilde eleştirerek, kamuoyunu duyarlı hale getirmelidirler.
Bilindiği gibi 1926 tarihli eski Türk Ceza kanunun 440. Maddesinde kadınlar,
441. Maddesinde de erkekler için “Zina suçu” düzenleniyordu. Yapılan bir itiraz
neticesinde Anayasa mahkemesi 23 Eylül 1996 tarihinde 441. Maddeyi iptal etti.
Mahkemenin verdiği 1 yıllık surede meclis yeni bir yasal düzenleme yapmayınca
zina yapmak erkekler için suç olmaktan çıktı. 441. maddenin iptal ile, zina
sadece “Kadın suçu” haline geldiğinden, meydana gelen bu eşitsizliğin itirazı
üzerine Anayasa mahkemesi 23 Haziran 1998 tarihinde 440. Maddeyi de iptal etti.
Zinanın suç olmaktan çıkaran Anayasa mahkemesi kararı o günün Anayasa Başkanı
olan Sayın Ahmet Necdet başkanlığında toplanarak 23 Haziran 1998 tarihinde tüm
üyelerin oy birliği ile karar verildi.
2004 yılında Türk Ceza kanunu reformu görüşülürken zinanı tekrar suç sayılması
için yapılan girişime, Avrupa birliği tam üyelik müzakerelerine geçişi
etkileyeceğini duyurunca, AK Partisi geri adım attı ve zina ile ilgili bir
yasal düzenleme yapılamadı. Bu nokta da söyleyeceklerime hiç kimse
üzülmemelidir. Yarası olan elbette gocunacaktır. 1926 tarihli TCK ya göre,
kadın ve erkeklere uygulanan zina suçu ile alakalı maddeleri, anayasanın
eşitlik ilkesine aykırı olduğu için, 23 Haziran 1998 tarihinde Anayasa
mahkemesi iptal etmiştir.
İptal edilen yasaların yerine yeni bir yasal düzenleme yapmayanlar, 1998
tarihinde bugüne kadar iktidar ve muhalefet olan siyasi partilerin,
ihmalkârlığıdır. Bu suçu sadece AK Partisine yüklemek doğru değildir. Zina
yasası ile ilgili yasal düzenlemeyi yapmayanlar başta AK partisi olmak üzere mecliste
bulunan tüm siyasilerin vebalidir.
Zina ile alakalı mesele böyle olduğu halde, bu meseleyi çarpıtarak, milleti
yanlış yönlendirerek gıybet ve iftira yaptırmak, hiç kimsenin lehinde değildir.
Siyasi rakibinizi yıpratmak uğruna, doğru ve yanlışlarla karıştırıp,
Müslümanların kafasını karıştırmak çözüm değil, çözümsüzlüğe vesile olur.
Buradan Sayın Başbakanımıza seslenmek istiyorum. Zina yasası ile alakalı,
milletin ağrıyan başını sızlayan vicdanını dindiriniz. Beşeri güçlerin
yaygaralarına aldırmadan, Yüce Allah’ın yardımını talep ederek, zina fiilinin
suç olması ile alakalı yasal düzenlemenin yapılması hususunda gerekli
talimatınızı veriniz.
Nikâh dışı cinsel ahlaksızlıkla toplumun ahlakını bozmaya, maddi ve manevi
tahribatlar yapamaya çalışanlar, çağımızın zalim despotlarının ücretsiz modern
köleleri olup olmadıklarını, hem kendileri hem de toplumun yararına olduğunu
birkaç sefer bağımsız akıllarıyla düşünmelidirler.