İlk kez araç kullanmadan bir sıla-ı rahim eyledim..
Gerede’den-Çaykaraya kadar..
Gözledim..
İzledim..
Sahil şeridini gururla seyr-ü temaşa eyledim..
Ana hatlarıyla keyifliydi...
Solaklı vadisine girdikten bir süre sonra keyfim kaçtı..
Bölünmüş yol Taşhanda bitince, Çaykaranın hal-ü pür melali geldi gözümün önüne... Ve vadideki çaykaralıdan önce "gurbetteki çaykara"lıya kızdım..
Çaykaralı onlarca işadamı,vali, müsteşar genel müdür'ün ve her bakanlığın her kademesinde yüzlerce bürakrat, öğretim üyesi dekan ve rektörün slayt gösterisi geçti gözümün önünden bir an..
Ülke idari yapısında önemli bir marka olan "çaykaralının" kendi coğrafyasında bu kadar sönük ve silik kaldığı paradoksu çok tartışılması gereken bir husustur aslında..
Çaykaralının neden genel siyasette tutunamadığı ve siyasetçimize neden sahip çıkılmadığı konusu da..
Hinderlandında yurtiçi ve dışında tanınan Uzungöl gibi turistik bir merkezin bulunduğu dağ ve yayla turizmine uygun bir coğrafyadaki Çaykara, Türkiyelin neresinde olursa olsun bu zengin bürokratik güç ve potansiyeliyle tabiri caizse "uçardı"..
Ankara ve anadolu’da her alanda harikalar yaratan bu büyük güç kendi asli vatanında neden yok..?
Genel siyasetten "parti cemaat meşrep ve kişisel ego" taassubu yüzünden sürklase olan çaykara kendi küllerinden yeniden doğmak zorundadır..
Bunun da yolu yerelde "çaykaralılık ülküsü" genelde "çaykara lobisi"ni oluşturmaktan geçer..
Ben-sen yok "biz" varız diyebilirsek eğer, başarı kendiliğinden gelecektir..
YAYLAM TUFADA DA HÜSRAN...
Bu keyifsiz duygular içinde köyümle yaylamın kesişme noktası olan tarihi zisrat düzüne vasıl olduk..Tufa yaylasının zirve noktası olan bu düzlükteki "Tufa hanı" yüzyıllık Osmanlı han kültürünün ayakta kalmış son kalesi..
Bir çok yaylaya hatta Bayburt’un yüksek köylerine hayvanlarıyla giden "kervanlar" tufa hanında konaklar, meşhur "kulanın çayını" yudumlar ve yola revan olunurdu..
Sözünü ettiğim 5 yaylanın merkezindeki çocukluğumun "tufa hanı" kapalı şimdi..
Hemen yanındaki rahmetli babamın imamlık yaptığı "cami" de..
Dolayısıyla tarihi "tufa mezarlığı" da mahzun..
İlgililere rica:Hanın sahibi kim statüsü nedir bilmem..
Ama birileri köy muhtarlığı veya köy derneği yada bir hayırsever işadamı buranın küçük bir bölümünü tefriş edip bir çay semaveri koyup bir işsiz vatandaşı maaşı karşılığında oraya görevlendirip insanların buluşup görüşmelerini sohbet ve iletişimlerini sağlayamaz mı..?
Hayırlı ramazanlar efendim........