Epey ara verdiğimin ben de farkındayım. Site yönetimi sarı kartını göstermeden bir şeyler yazmayı çok istedim ama bir türlü fırsat olmadı. Ülke gündemindeki hızlı değişim de mazeretimiz oldu, ama nihayet bir yerden başlamak lazımdı. En güncel olduğunu düşündüğüm konulardan biri de sanırım yeni yasama döneminde üzerinde yoğun tartışmaların yaşanacağı Başkanlık ve türevi sistemler. Başkanlık ve benzeri kavramlar hakkındaki düşüncelerimi, Hukuk Fakültesinde öğrendiğimiz bilgileri de katarak sizlerle paylaşmak istiyorum. Nedir bu Başkanlık, Yarı Başkanlık, Süper Başkanlık ve benzeri sistemler, ne işe yaralar, nerelerde ve nasıl uygulanırlar. Fazla ayrıntıya girmeden, dimağlarda bir şeyler oluşsun, olan bilgiler tazelensin istedim.
Günümüzde hükümet sistemleri için beşli bir ayırım yapılmaktadır. Bunlar;
Saf Parlamenter Sistem
Parlamenter sistemde bir monarşi söz konusuysa Devlet Başkanı koltuğunda monark, Cumhuriyet söz konusu ise Cumhurbaşkanı oturur.
Devlet Başkanının bu sistem içinde azil yetkisi yoktur. Çünkü yürütmeye bu kadar önemli bir yetki verilmez. Bu sistemde Devlet Başkanının fesih yetkisi de yoktur. Bu yetki ancak hükümetin kurulamadığı durumlarda söz konusu olabilmektedir.
Devlet Başkanının özellikle anayasal yetkileri semboliktir.
Yasama, atama ve olağanüstü hal gibi anayasal yetkiler de semboliktir. Bu sisteme örnek olarak İngiltere, Almanya, Çek Cumhuriyeti gösterilebilir.
Başkanlı Parlamenter Sistem
Bu sistemin saf parlamenter sistemden farkı, Devlet Başkanının halk tarafından seçilmesi ve yasama, atama ve olağanüstü hal gibi anayasal yetkilerin biraz daha artırılmış olmasıdır.
Bu sistemde sorun, Devlet Başkanının seçilmek için vaat ettiği politikaları hayata geçirmesinde karşımıza çıkar. Devlet Başkanı bir yandan seçilebilmek için halka çeşitli vaatlerde bulunur, öte yandan bu vaatleri gerçekleştirebilecek yetkilere sahip değildir. Bir tezat söz konusudur. Bu durumda kendi başına işin içinden çıkamayan Devlet Başkanı, politikaları hayata geçirebilmek için parlamentoyu kullanır, örneğin muhalefetle işbirliği yapabilir ve siyasi partilerin birbirine düşmesine neden olabilir. Böylece sistem bir krizin içine girebilir. Bir Devlet Başkanı halka seçtirilmekte, fakat halka karşı sorumluluklarını yerine getirmesini sağlayacak yetkilerden yoksun bırakılmaktadır. Bu noktada Devlet Başkanının daha etkili olmak için ittifak arayışlarına girme riski ortaya çıkar. Bu sistemi benimseyen ülkelerde temel eğilim parlamenter sistem yönündedir. Ancak Cumhurbaşkanı demokratik düzene geçişte çok önemli bir rol oynadığı için bir tür minnet ya da tarihi bağ nedeniyle Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine izin verilmektedir. Bu sisteme örnek olarak İrlanda ve Bulgaristan gösterilebilir.
Yarı Başkanlık Sistemi
Bu sistemde Cumhurbaşkanı fesih yetkisini kendi inisiyatifiyle kullanır. Bu yetkiyi kullanırken Meclis Başkanından yardım alır ancak bu yardım danışma derecesindedir. Son karar yine kendisine aittir.
Bu sistemi Başkanlı Parlamenter Sistemden ayıran Devlet Başkanının fesih yetkisi ve diğer yetkileridir. Bu sisteme örnek olarak Fransa ve Polonya gösterilebilir.
Başkanlık Sistemi
Bu sistemde Başbakan ve Bakanlar Kurulu yerine Başkana tabi olan sekreterler vardır. Bu sistemde sert bir kuvvetler ayrılığı vardır. Yasama ile yürütme arasında kalın duvarlar görülür. Azil yetkisi Başkanın en önemli silahıdır. Ortalıkta bir Başbakan yoktur, Bakanlar Kurulu son derece yetkisizdir ve Başkana bağlıdır. Bakanlık birimleri bakanlık olmaktan çıkmıştır. Bu nedenle bu kişilere Bakan değil Sekreter adı verilir. Sekreterler Başkanın eli kolu gibidirler. Mutlaka Başkana tabidirler ve Başkanın söylediklerini yapmak zorundadırlar. Bu yüzden Başkan hem Devlet Başkanı hem de Hükümet Başkanı sıfatını taşır. Yasama, yürütmenin birleştiği tek kanatlı bir sistem mevcuttur. Başbakan ve Bakanların yetkileri olmadığı için parlamentoya karşı sorumlulukları da ortadan kalkmıştır. Yetkileri daha önce anlatılan sistemlere göre çok artmıştır. Bu sisteme örnek olarak ABD ve Gürcistan gösterilebilir.
Süper Başkanlık Sistemi
Bu sistemde Başbakan ve Bakanlar Kurulu büyük bir baskı altındadır. Başbakan ve Bakanlar azledilme, parlamento ise fesih tehdidine maruzdur. Bu nedenle hükümette istikrarsızlık ortaya çıkar. Hükümet var olan yetkilerini kullanamayacak hale gelebilir, politikalarını gerçekleştiremeyebilir ve bu nedenlerle uzun süre dayanamaz. Örneğin Rusya'da hükümetler bu durumda en fazla 3-6 ay dayanabilmektedirler. Başkanın yetkileri çok fazladır. Başkan seçilmiş bir diktatör, bir çar gibidir. Rusya, bu sistemin en tipik örneğidir.
………………………..
Hükümet sistemlerindeki bu özelliklerden bir skala oluşturmak mümkündür. Bu skala Devlet Başkanının yetkilerinin genişliğine bakılarak oluşturulmaktadır.
Devlet Başkanının en yetkisiz olduğu sistem Saf Parlamenter Sistemdir. Biraz daha yetkili olan Devlet Başkanı, Devlet Başkanlı parlamenter sistemde vardır. Buradaki Devlet Başkanının parlamenter sistemdekinden farkı halk tarafından seçilmesidir. Halk tarafından seçilmek bu sistemdeki Devlet Başkanına sosyolojik bir güç kazandırır. Bu sistemdekinden biraz daha yetkili bir Devlet Başkanı ise Yarı Başkanlık Sisteminde vardır. Bu sistemde Devlet Başkanının en önemli yetkisi parlamentoyu fesih yetkisidir. Devlet Başkanının bu yetkiyi kullanırken çok dikkatli davranması gerekir. Bir sonraki sistem Başkanlık Sistemidir. Başkanın yetkileri bu sistemde oldukça fazladır. En sonda ise Süper Başkanlık sistemi yer alır. Süper Başkanlık sisteminde seçilmiş bir kraldan, çardan söz etmek mümkündür. Süper Başkan tek başına ülkenin patronu, sahibi, tek karar vericisi gibidir.
Türkiye'de Hükümet Sistemi
Türkiye'de 1982 Anayasasının kurduğu sistem parlamenter sistemdir. Ancak bu sistem saf parlamenter sistemden biraz da olsa sapmış bir sistemdir. 2007 yılında yapılan anayasa değişikliği de Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngörmüştür.
1876 Anayasası bir parlamenter monarşidir. 1921 Anayasasında ise meclis hükümeti sistemi benimsenmiştir. 1924 Anayasasında Meclis Hükümeti Sistemi ile parlamenter sistem arasında bir sistem getirilmiştir. 1961 Anayasası ile kurulan sistem ise saf parlamenter sistemdir. Bu sistem Almanya, İtalya örneklerinden esinlenerek düzenlenmiştir. 1961 Anayasasında Cumhurbaşkanının sembolik yetkileri vardır.
Başbakan ve Bakanlar yürütme yetkisini ellerinde bulundurmaktadırlar. Yürütmenin başı Başbakandır.
Saf parlamenter sistemde Devlet Başkanının yetkileri semboliktir. Ancak 1982 Anayasası yapılırken, geçmişe bir tepki olarak yürütme organına, yürütme içinde de Cumhurbaşkanına ağırlık verilmiştir. 1982 Anayasasında Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri 1961 Anayasasına göre çok genişletilmiştir.
1982 Anayasasında asıl yürütme yetkisi yine de Başbakan ve Bakanlar Kuruludur. Cumhurbaşkanının Başbakan üzerinde azil yetkisi yoktur. Bakanları da kendisi doğrudan değil Başbakanın önerisi üzerine azleder.
1982 Anayasası ile parlamenter sistemden tam olmasa da sapılmıştır. 1982 Anayasası Cumhurbaşkanını, sistem içinde ağırlıklı konuma getirmeye çalışmıştır. Bunun iki nedeni vardır:
Birincisi; o dönemde Cumhurbaşkanının kim olacağı bilinmemektedir. Yani Cumhurbaşkanının Kenan Evren olacağı bilinmektedir. Amaç 12 Eylül'ün simgesini korumak ve o simgenin Devlet Başkanı koltuğunda etkisiz, yetkisiz, silik bir şekilde oturmasını engellemektir. Cumhurbaşkanlığı makamı güçlendirilmiş, Cumhurbaşkanına çok önemli yetkiler verilmiştir. Cumhurbaşkanının hesap verme durumu yoktur. Yetkiler verilmiş ama sorumsuz kılınmıştır. 12 Eylül öncesi; siyasal anarşinin, terörün, şiddetin en üste çıktığı bir dönemdir. Bu nedenle de 12 Eylül sonrasında "12 Eylül öncesine dönmek" deyimi ortaya çıkmıştır. 12 Eylül kaosu siyasi partilere bağlanmıştır. Bu nedenle ağırlık; partiler üstü, tarafsız bir makama verilmek istenmiştir. Partilerin toplum düzenini sağlayamadığına, kaosu gideremediğine, siyasal istikrar getiremediğine inanmışlardır. Bu tarafsız makam da Cumhurbaşkanlığı olarak belirlenmiş ve Cumhurbaşkanının yetkileri artırılmak istenmiştir.
İkincisi; bizim parlamenter sistemimizde Cumhurbaşkanının yetkilerinin artırılması sonucunda sorunlar çözülmemiş, aksine daha da karmaşıklaşmıştır. 1982 Anayasasındaki sistem, parlamenter sisteme Cumhurbaşkanının yetkilerinin genişletilerek monte edilmesiyle oluşturulmuş bir sistemdir. Bu sistem klasik parlamenter sistemin bozulmuş bir halidir.
Kenan Evren'in Cumhurbaşkanı olduğu dönemde merhum Turgut Özal Başbakandır. Özal iktidardayken Cumhurbaşkanı ile çatışmamıştır. Zaten siyasi hayat yeni yeni oturmaya başlamıştır. Daha sonra Özal Cumhurbaşkanı olmuştur. Özal'ın Cumhurbaşkanlığının ilk dönemlerinde Yıldırım Akbulut hükümeti vardır ve yine bir sorun çıkmamıştır. Ancak Demirel hükümeti iktidara geldiğinde, Özal Cumhurbaşkanı olarak Anayasanın kendisine verdiği yetkileri sonuna kadar kullanmıştır. Sonuçta Devlet Başkanı-Başbakan çatışması ortaya çıkmıştır. Hafızalarımızda çok taze olduklarından yakına doğru müteakip dönemlerde yaşananları anlatmaya gerek yok sanırım.
Eğer bir Devlet Başkanı halk tarafından seçilecekse, seçim sürecinde propaganda yapması, vaatlerde bulunması gerekmektedir. Asıl sorun Devlet Başkanının siyasi planını ortaya koyup seçildiği zaman ortaya çıkmaktadır. Devlet Başkanına, koltuğa oturduğunda halka verdiği sözleri yerine getireceği yetkilerin verilmesi de gerekmektedir. Oysa bizim sistemimizde Cumhurbaşkanının siyasi bir programı yerine getirecek kadar yetkileri yoktur. Bu durumda; parlamentodaki çoğunluk ile Cumhurbaşkanı aynı dünya görüşüne sahiplerse bir sorun olmaz, ancak farklı dünya görüşüne sahip olduklarında cumhurbaşkanı, siyasi partiler ile ciddi sıkıntılar yaşayabilir.
………..
Bu yazımda sadece sistemler hakkında derste öğrendiklerimi birleştirip bir şeyler yazmaya çalıştım. Üniter devlet ile ilgili neler olabileceği konusu elbette bunun devamında başlı başına tartışılması gereken çok daha önemli bir husus. Şimdilik burada noktalamak uygun diye düşünüyorum. Umarım bu bilgiler yakın zamanda daha fazla ülke gündemini meşgul edeceği aşikar olan yeni anayasa çalışmalarında Başkanlık ve türevi sistemlerin ne demek olduğu konusunda bilgi sahibi olmak isteyenlere bir fikir vermiş, bilgisi olanların hafızalarını güncellemiş ve faydalı olmuştur. Her ne olacaksa, vatana, millete hayırlı olsun diyor, şimdiden yaklaşmakta olan Ramazan Bayramınızı en içten duygularımla tebrik ediyorum.