Yazı Boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Celalettin AKÇADOĞAN
celalettinakcadogan@hotmail.co
Halikı tazim, mahlûkata şefkattir
01 Ekim 2012 Pazartesi Saat 23:37

Bizler inanan ve mütedeyyin müslümanlar olarak Kuranı Kerimi rehber, Peygamber efendimizi de önder kabul edip onun yolunda gidetmeye çalışanlardanız. Bu doğrultuda, öncelikle hal ve hareketlerimiz Kuran sünnet ışığı altında olup, Bana yapılmak istemediğim şeyleri başkasına da yapmam prensibiyle hareket edenlerdeniz. Peygamber Efendimiz (sav) Hadisi Şerifinde “En şerefli iman, insanlara güven veren imandır. En şerefli İslam ise herkesin senin elinden emin olmasıdır.” Buyurmuştur.



Onun içindir ki verecek olduğmuz tepkinin tonajını da çok iyi ayarlamalıyız. Nitekim Kur’ân ilke olarak, toplumdaki kargaşayı, gerilimi, sürtüşmeyi, iftira ve ön yargıları, toplum için açık bir savaştan daha tehlikeli ve zarar verici görür. [1Bakara, 2/191] Farklı inançlar, düşünceler, kanaatler veya olumsuz davranışlar ortaya konduğunda bile, bunlarla sadece güzel bir uslüp ve yöntemle iletişim içinde olmak gerektiğini anlatır: Yüce Allah Kuranı Keriminde:“Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır; onlarla en güzel şekilde tartış; doğrusu Rabbin, kendi yolundan sapanları daha iyi bilir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilir.” [2 Nahl, 16/125.] Kısacası Allah (cc) bizten hoşgörülü olmamızı istemektedir. Hoşgörü; insanlara karşı adalet, sevgi, şefkat, müsamaha ve toleranslı davranmaktır. Dinimizde, farklı dinlere mensup olsalar bile, bütün insanlara iyi muamele ve hoşgörülü davranmamızı emreder.


Cenabı Hakkın insanlara gönderdiği peygamberler yaşadığı toplumlarda büyük bir hoşgörü örneği sergilemişlerdir.
1-Hz Musa Firavun’a hak ve hakikati anlatmaya giderken, kırıcı olmamış ona tatlı dille muamele etmiştir.
2-Peygamberimiz de Ebu Cehil’e defalarca giderken ona karşı kırıcı olmamıştır.. Yine Taif yolculuğunda kendisini taşlayarak eziyet eden insanlara kızmamış, onların bağışlanması ve hidayete ermeleri için dua etmiştir.
3-Ecdadımızda tıpkı peygamberler gibi kendilerine taş atanlara, gül atmışlardır. Sultan Alparslan Malazgirt savaşından sonra düşmanlarına her türlü muamele yapma gücünde olduğu halde onları af etmiştir.
4-Fatih Sultan Mehmet ise İstanbul’un fethinde farklı dinlere mensup olan insanların kendi kutsal mekânlarında ibadet yapmalarına müsaade etmiştir.

İslam’da bu ve buna benzer hadiseler bize gösteriyor ki, insanların hidayete ermesi, İslam’la müşerref olması dinimizin birinci meselesidir. Çünkü İslam dininin özelliği Halikı tazim, mahlûkata şefkattir.

Lakin; Günümüzde öyle hadiseler ve şaşırtıçı olaylar oluyor ki tepki vermemek, çileden çıkmamak mümkün değildir. ABD’de çekilen Yahudi iş adamları ve lobileri tarafından desteklenen ve insan hakları düşünce özgürlüğü felsefesi altında Peygamber Efendimize hakaret eden filme hoşgörüyle yaklaşmak mümkün mü? Müslüman olan herkes bir şekil de tepkisini ortaya koymalıdır. Ehli küfür ve vahşi kapitalizmin savunucuları Müslümanların önderi olan "Hz. Muhammet Mustafa (sav) Efendimizin" şahsına ve getirdiği dine hakaret etmek için her yolu denemekte ve deniyorlar. Amaçları, Müslüman'ları tahrik edip "eylemlerin içine sürüklemek..." Tüm dünyaya, "Barbar Müslümanların(!..)" durumu bu işte diyebilmek ... Ortalığı karıştırıp Müslümanları birbirine düşürüp onların (Müslüman Ülkelerin) yer altı ve yer üstü kaynaklarından faydalanarak ülkeleri müstemleke durumuna düşürüp istedikleri gibi kullanarak, kaos ortamı oluşturarak kendilerine pay çıkarmak.
Malumunuz: batı Dünyası," sosyo-ekonomik yönden iflasın eşiğine gelmiştir. Yer altı ve yer üstü kaynaklarını tamamıyla bitirmiştir. Petrol kaynaklarının tümü 10-15 yıl içerisinde biteceği söylentileri ortalarda dolaşıyor. Ekonomik büyümeleri azalmış hatta gerilemeye başlamış bile. İşsizlerin oranı giderek çoğalıyor. Geleceğin en büyük sorunlarının başında su kaynaklarının bitmesi, onları derin derin düşündürüyor.

Batılıların En çok önemsedikleri "ekonomi," de dibe vurmuş durumda... Esas krizler ve sorunlar, "sosyal alanda ve aile ortamında" yaşanıyor. Aile diye bir kavram neredeyse tarihe karışıyor. Özgürlük ve serbest yaşama uğruna, "evlilik kurumu" yerine "beraber yaşama" tarzı, sosyal yaşantılarını alt-üst ediyor. Geleceklerini teslim edecekleri "genç nesilleri" yok gibi bir şey. Kedi-köpekle kendilerini avutuyorlar, " İşte Batı dünyasının "sosyo ekonomik durumu ve yaşam tarzları" bu minvalde seyrediyor.

Maalesef İşin vahametini görenler, "yeni planlar ve projeler uygulamak" için el altından devamlı senaryolar hazırlıyorlar. Sormak lazım batılılar veya ehli küfür bu kadar Bizans oyunları kurarken bizler ne yapıyoruz ne ile uğraşıyoruz? Maşamı oluyoruz yoksa oyunlarını bozabilmek için çapa sarf ediyor muyuz?

Evet sevgili Dostlar:
Bizlerde şerre ve İslam aleyhtarlarına tepkimizi verirken İslam'ı adam gibi anlatalım, yaşayalım ve İslamı anlatan argümanları iyi kullanalım. Ve de soralım hoşgörü ama nereye kadar? İslam ve peygamber Düşmanları sadece dış memleketlerde değil ki:

Vatan gazetesi, 30.09.2012 internet sitesinde yer alan "İlahiyat Profesörü Faruk Beşer'den çağdışı fetva" başlıklı haberinde İlahiyat Profesörü Beşer'i dövme ile ilgili yazısı nedeniyle hedef aldı. Ancak Prof. Beşer yazısında yer alan 'Allah dövme yapana da yaptırana da lanet etsin" şeklindeki bölüm Beşer'e değil Peygamber Efendimize aittir. Bu durumda Vatan gazetesinin de 'çağdışı' nitelemesini Prof. Faruk Beşer'e değil Peygamber Efendimize yaparak büyük küstahlık göstermiştir. Sormaklazım bunun neresinde hoşgörü olur?

Çanakkale'nin Çocukları filmin de Sinan Çetin (filmin hikayesini, senaryosunu yazan ve yöneten kişi olarak), kötüde gördüğü dilsel çamuru, dile değil, kavrama yükleyip, kirli gördüğü kavram üzerinden kendi teorisini üreterek 'şehitlik', ’gazilik’, 'vatan', 'uğruna ölmek', 'kahraman'.gibi değerleri hiçe sayana sen nasıl hoşgörüyle bakarsın.

Suriyede yapılan katliamlara, Terörle mücadelede verdiğimiz onca zayiata, uygulanan yanlış politikalara ve yetim hakkı yiyen, mazluma hor bakan, kendi idaresindekilere zulm edenlere, Bunca yıldır Ayasofyanın müze kalmasına nasıl hoşgörüyle bakarsın?

Şuna inanıyor ve biliyorum ki: Bunca olumsuzluklara rağmen; Bu dünyada mutlu ve huzurlu yaşamamızın tek şartı hoşgörü ve sevgidir. Başta ailemiz olmak üzere, komşularımız, iş arkadaşlarımız ve mümin kardeşlerimize hoşgörüyle davranmak inanın en önce bizleri mutlu edecektir. Unutmayalım ki Toplumsal barışın, hatta dünya barışının sağlanması hoşgörüyle mümkündür vesselam.

Bu makale toplam 6537 defa okundu.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
ŞAİRLERİMİZ
SİTE ANKET
Köyümüzün Öncelikli en önemli sorunu sizce nedir?
Yollar
Cenaze Morgu
Çöp
Kanalizasyon
Şadırvan ve Ortak Tuvaletler
Künye . Reklam . İletişim . RSS   Copyright © 2025 Yeşilalan(Holaysa) Köyü Tanıtım Sitesi
Sitemizdeki yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz kullanılamaz.
Yazılım & Tasarım : Mahmut ÖZDEMİR