Yazı Boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Paran varsa İngilizce, Paran yoksa Türkçe
02 Ağustos 2010 Pazartesi Saat 11:54
Köşe yazarımız Arzu Aktürk'ün kaleme aldığı Paran varsa İngilizce,Paran yoksa Türkçe yazısını sizlerle paylaşıyoruz.

Zamanımızın materyalist kimliklere boğulmama ve arınma çabaları süredursun

kimi kişi ve kurumlar maddiyatçılığın pençesinde kavruluyor.

Çoğu eğitim kurumlarının giderek özelleştiği ve devlet hizmetinden öte ticari kurumlara dönüştüğü

günümüz eğitim anlayışını yaşadım ve hayıflanarak seyrediyorum.

İdealler vardır,kutlu ve yüce.Ulaşamasak da ideal olarak yer etmişlerdir içimize.

Çocukluğumuzda daha ilkokul sıralarında alınan takdir teşekkür belgelerinden

liselere doğru uzanılan eğitim sürecinde kimlik kişilik henüz oturmamışken daha,

'ne olacağım!' kaygılarıyla boğuşulur.Doktorun oğlu filan kursa gidiyordur da iyi eğitimi alıyordur,

biz onun gibilerle nasıl yarışacağız türünden anılar çoğumuzun hayatında yer etmiştir ya da

günümüz çocukları aynı kaygılar içinde boğuşuyor.

Mesleki eğitim bir yana bugün devlet okullarının içine düştüğü sıkıntılar yanında çocukları

mesleki hayata hazırlama adına yüce okullara ulaştırma gayretleri de gençleri içinden çıkılamaz

ders çalışma havalarına boğuyor.Şu nefis dedikleri arzuları tükenmez ki!

Üniversiteyi bitirişimle,hayatım sayısal derslerin ağırlığında henüz gerçek hayatla tanışmamışken

iyice yoğurmuş beni.Tam bitiyor dediğim anda...Ana dilim Türkçe oysa İngilizce olmadan da olmazmış!

Bu kural nerde yazıyordu?Madem öyleydi üniversiteyi neden İngilizce okumadım, okuyamadım?

Peki İngilizceyi hangi şartlarda, nasıl öğrenecektim?

Yolum yine dershanelere düşüyor;ama içimde öylesine bezginlik vardı ki yarış atı  yorgun düşmüştü.

Beni şaha kaldıracak bir engeli daha aşmak için gücüm kalmamıştı adeta.

Beyin infilak etmiş, algılama düzeyim sıfırlanmıştı sanki.Nedenini bilmeden ha gayret dershane dershane dolaşıyor,öğrenme sancılarıyla kabuslar arasında kalıyordum.Bir süre temel ingilizce düzeyimi oturtmak için gittiğim kurstan şehir değişikliği gerekçesiyle ayrılmak istedim.

Görevli sekreterle kapışıyoruz; o bana İngilizce öğretme derdiyle para kazanma iç pazarlığı içinde,

kursumuz şu kadar sürede biter,şu  kadar devam etmelisiniz, deyimleriyle çıkışı vermemekte kararlı.

Yok kardeşim bana devam ettiğim sürenin belgesini ver, fırsatım olursa gittiğim şehirde devam ederim.

Sanki üniversite denkliği alıyoruz(!)Olmadı ikna edemiyorum sekreteri.Baktım olmayacak:

Kardeşim ben gidiyorum; ya son yatırdığım parayı ver ya da burada temel düzeyi bitirdiğime dair belgeyi.

Yok anlamıyor,3 ay bitmedi,sonra meb sınavı var,sonra...

Kardeşim bir siz misiniz bu kursu veren!

Neyse ki çıkışı aldık.Yolumun daha düşmeyeceği yer olarak kaldı hatıralarımda; ama İngilizceyle işim bitmiş değildi.Bir süre ara vermeliydim öğrenime ama akranlarımın çoğu atı aldıkları gibi Üsküdarı geçiyor sanıyordum,ben yarı yolda mı kaldım duyguları içindeydim, iş hayatının gerçeklerini kavrayana kadar.Çoğu zaman elim ve asıl kaygıymış hayat, geçim telaşında.

Bazen geçim kaygıları ne  makam ne rütbe tanıyormuş ne de eş dost.

Şükür ki o kaygıyı derinlemesine yaşamadım;ama tadıyor olmak da anlayışımı derinleştiriyor.

Baktım ki zaman aynı zaman,öğrendim ki ne kadar bilirsen bil karşındakinin anlayabildiği kadardır  bildiklerin ve anlatabildiğin kadar da anlaşılır ifadelerin.

Geldim büyümediğim;ama doğduğum topraklara.

Çocukluğumdan kalan 'ne kadar küçikina kafeka' deyimlerini unutuştum, tam olarak bilemediğim tanıyamadığım bu topraklar gibi.

Görmeyeli hissetmeyeli yılllar yıllar olmuştu buranın insanlarını,konuşunca hüsran.

'Eba çekil karşımdan,dikilme karşımda öyle!'

Eba?

İngilizce değildi,anlıyordum da alışık değildim,yıllar sonra şaşırdım...

Peki öğrendiklerim ne işe yarar buralarda diye içerleniyordum.

Çok defa kavga bile ediyordum,üst benle.

Durmak yok,yola devam…

Daha Öğrenecek çok şey var hayatta,diye teselli ediyordum kendimi.

Oysa ne gerek vardı,diyemiyordum.

Kendi dünyamda ben daha bir mutluymuşum.

Bu haber toplam 2738 defa okundu.
Çok güzel yazı ellerine sağlık
A.Sinan TAÇOĞLU
Bir lisan bir insan ; Ama ingilizceyi öğrenip komuşmak dururken, biz ingilizlere benzemeye başladık "materyalist " kimlik dediğiniz bu olsa gerek
04 Ağustos 2010 Çarşamba Saat 08:18
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
ŞAİRLERİMİZ
SİTE ANKET
Köyümüzün Öncelikli en önemli sorunu sizce nedir?
Yollar
Cenaze Morgu
Çöp
Kanalizasyon
Şadırvan ve Ortak Tuvaletler
Künye . Reklam . İletişim . RSS   Copyright © 2025 Yeşilalan(Holaysa) Köyü Tanıtım Sitesi
Sitemizdeki yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz kullanılamaz.
Yazılım & Tasarım : Mahmut ÖZDEMİR