Yazı Boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Köyümüz,Yaylamız ve Hayatımız
04 Ekim 2010 Pazartesi Saat 15:16
Sitemiz Köşe yazarlarından; Kemal Çuman'ın kaleme aldığı Köyümüz,Yaylalarımız ve hayatımız başlıklı yazıyı sizlerle paylaşıyoruz.

Yazın başlarında herkesi yaylalara çıkma duygusu sarar. Hazırlıklar başlar. Köylülerimize ait yaylalara çıkmak için kimileri hayvanlarını alarak yaya, kimileri ise arabalarla yola çıkar. Yokuşlu yolları çıkarken, herkesin içinde bir heyecan var. Yaylaların nesini özlemedik ki?

Tertemiz havasını, soğuk tatlı sularını, derenin balıklarını, sisini, çayırını, sütünü, yoğurdunu, piknik alanlarını, ormanlarını, çam sakızlarını, çocukların oyunlarını, çimenlerde otlayan hayvanlarını ve handa toplu halde oturup o kalabalıklarla yapılan sohbetlerini özlemişizdir.

Bunca güzellikler arasında sözü mü olur. Bu nasıl bir heyecan?  İçimiz kıpır, kıpır olmaya başlar. Doğa harikası yaylalarımıza çıkarız. Eskiler anlatır, en güzel anılar ve yaşanan güzellikler, yaylalarımıza yaptığımız yolculuklardı.

Geçmişte tüm gün boyunca yürüyerek gittiğimiz yolları, yaya gitmediğimiz için o yaşanan anıların izlerini bile göremiyoruz. Şimdi arabayla gidiliyor ki, tadı tuzu kalmamıştır yolculukların. Yaylada o güzellikleri yaşarken, zamanın nasıl geçtiğini anlayamayız. Bir bakmışız ki çayırlar kesildi, otlar kurutuldu ve kamyonlarla köye taşındı. Mezra çayırları derken, sonbahar mevsimi ile hava soğumaya, güz çiçekleri açmaya başladığında, yavaş, yavaş doğa bize bir şeyler hatırlatıyor değilmi?

Yüz yıllardır, yaşam olarak kabul ettiğimiz yaylacılığın, bu yılın sonuna geldiğini hatırlatıyor hepimize. Kim bilir seneye bu zamanda aramızda kimler olmayacak. Ama bir gerçek var, hayat devam edecek bu yaşamda..

Gün gelir dayanır; Artık, yaz boyunca yaşanan güzellikler, geçmişte anıların hanesine yazılarak, Köye inmenin zamanı gelmiştir yavaş, yavaş. Yaylalara çıkarken yaşanan güzel duygular, nerede ise hüzne dönüşür. O güzelliklerin en önemlisi, havasını suyunu doğasını bırakıp nasıl terk edilir yaylalar.

Nasıl unutulur?

Nasıl?

Hangi sözcüklerle anlatılır. Ama hayatın akışı gelenek ve göreneklerimizin, yaşantımızın bir parçasıdır yaşananlar. Hayvanlarımızı önümüze katarak terk etmeye başlarız yaylalarımızı. Ama hayat şartlarının günümüzde bireysel davranışı ön plana çıkardığı için bölük pörçük olarak çıkarız yollara. Geçmişte o yollarda yaşanan güzelim duygulardan yoksun olarak. Bazı aileler yaya olarak, bazıları ise kamyonlarla inmeye başlar yaylalardan,

Nice insanları tanımıştır yayla yollarımız. İnsanlarımızın ne anıları vardır bu yollarda kim bilir? Kimileri hayatta, kimileri aramızdan ayrıldılar. İşte yaylalara çıkıp indiğimiz bu yollarda, aramızdan ayrılarak ebediyete intikal eden o güzel insanlarla geçmişte yaşadığımız hatıraları gözümüzün önüne getirerek onları saygı ile anarak yürüyoruz inişli, çıkışlı yolları. Daha yolun yarısına gelmeden, yaylalarda oynanan horonu, kemençe sesini, hanlarda yapılan sohbetleri, ormanını, çimenlerini ve o eşsiz süslemesi olan sisli manzaralarını düşlemeye başlarız. Ve sonunda köye varır yerleşiriz evlerimize. İlk iş olarak, tüm yaz boyunca yaylalarda özgür olan hayvanlarımızı kış boyunca hapsetmeye başlarız ahırlarımızda.

İnsanımızın çilesi asıl bundan sonra başlar.

Kış hazırlıkları..

Hiç kimseye faydası olmayan ama geçmişten günümüze ulaşan gelenek, görenek, adet ve alışkanlıklarla yapılan bir sürü işler var köyde yaşayanların önünde. Günümüzde değişen ekonomik ve toplumsal yapı, köyde yaşayanların günlük yaşam biçimlerini hiç değiştirmemiştir.

Ekonomik karşılığı olmayan ama ne hikmetse hiç bitmeyen işler. Köylerimizde çalışacak genç nüfus nerede ise yok gibi, maalesef tüm bu işleri çilekeş Analarımız, bacılarımız yapmaktadır. Sırtlarında otlar, odunlar ve mısır sapları ve arkalarında sepet, ahırlardaki hayvanlarımızın gübresini taşımak için nerede ise her gün yollarda. Birçok kişinin sağlık sorunu olmasına rağmen, aldırmadan ağrılarını unuturcasına inatla yük taşıyarak çalışmakta ama geceleri ağrılar içinde kıvranmaktalar..

Mutlaka yapılması gereken işler olacaktır ama inanın nerede ise 70-80 yaşına gelmiş Analarımız, Babalarımız birbirlerine bakarak komşu yapıyor ben niye yapmayayım zihniyeti ile çalıştıklarına çok kereler şahit oldum..

İnanın çoğu boş işler…

Boş işlerle yıpranan Analarımıza, Babalarımıza yazık değilmi?

Bu kadar çilenin ve eziyetin karşılığını kimse alabildi mi?

Açıkçası bu işi yıllardır düşünüyorum ama insanımızın kendilerini neden bu kadar yıprattığını anlamadım, anlayamadım. Siz anladınız mı?

İşler uzayarak devam eder gider…

Tarlada olan ekinler alınacak. Mısır biçilecek, Oradan çıkan koçanlar ayrılacak, mısır sapları kurutularak, evlerdeki mereklere taşınacak. Mısır koçanları evlerimizin balkonlarında kurutularak tane haline getirilecek, Ambarlarda saklanacak. Daha sonra lazım oldukça, su değirmeninde un haline getirilecek.

Şimdi eskilerimizin iştahı kabardı değilmi?

Ah!  nerede o kara ateş; mısır hamuru yapıp (pileki) topraktan yapılan taşın içine koyup üzerini sacla kapatıp ateşte pişirdiğimiz mısır ekmeğini özlediğinizi biliyorum.

Bu özleminizi azda olsa sanalda gidererek işlerimize devam edelim.

Ayrıca fasulye toplanacak. Yıl boyu yemek için turşular yapılacak. Tarlalardaki diğer ürünler kabak vs. hepsi evlere taşınacak...

Öncelikle sığırların yiyecekleri önemli; Köyde yaşayanlar için birinci derecedeki yapılması gereken iştir.

Sonbaharda ağaçlardan kuruyup dökülen yapraklar (Gazel) toplanacak. Büyük sepetlerle bayanlarımızın sırtlarında mereklere taşınacak. Kış boyu sığırlarımızın altlarına serilmek için.

Kışın yakacak için odun telaşı başlayacak. Ağaçlar kesilecek ve hazırlanacak. Şayet araba yoluna yakınsa araba ile yoksa yine sırtlarına alarak evlerine taşıyacak.

Diğer sayamadığımız yapılan işleri yazarsak, sayfalara yetmez..

Köylerimizde nerede ise en büyük sorumlulukları kadınlar üstlenmiştir. Her türlü ağır şartlarda çalışan kadınlarımız, öyle emin, öyle gururludur ki; Sağlıklarını hiçe sayarak hayatlarını sürdürmektedirler..

Değerli hemşerilerim..

Kısaca sizlere bir yıl boyunca Köylerimizde ve yaylalarımızda yaşamımızdan kesitler sunmaya çalıştım. Kusurum olduysa hoş görünüze sığınıyor, hepinize sağlıklı ve uzun ömürler diliyorum…

Selam ve sevgilerimle…

Bu haber toplam 6685 defa okundu.
ELVEDA LİĞTRİ BAY BAY KERENDİ GÜLE GÜLE KOFİN...
osman şahin
Herşey gibi sosyo-ekonomik hayat da dinamik bir süreç..Dünyada ve teknolojideki hızlı değişim, yeryüzünde yaşayan en ilkel toplulukların bile yaşam biçimlerini az ya da çok etkiliyor..
İşte Kemal'in bahsettiği ve bizim jenerasyonu taa o yıllara götüren sosyal hayat hikayesini yeni jenerasyon "Ne diyor bu herif" diye "Tİ" ye alıyor eminim..Zira ilkel bir tarım ve hayvancılık döneminden geçen köyümüzde o zaman şart ve elzem olan faaliyet biçimi 2000 li yıllarda karşılığını bulmamakta yapılan sadece zahmetten öteye geçmemektedir..Nitekim faraza bir inekten yılda 10 kilo yağ alan köylüm bu değişimden nasibini almış ineği satmış parasıyla da 20 yıllık yağını temin etmenin yanında bir dairenin kalıbını da çakarak 20 inek parası kazanmıştır..Bu ilkel yaşam biçimini devam ettiren yaşlılarımız sadece bir geleneğin şartlandırmasının gereğini yapmakta olup son noktanın konmasına da ramak kalmıştır..
Netice itibarıyla diyebilirizki; Eski yaşam biçimleri tatlı birer anı olarak bizim kuşağın belleğinde tazeliğini koruyup, torunlarımaza intikal ettireceğimiz zenginlikler olarak kalacaktır..TEŞEKKÜRLER KEMAL CUMAN..
10 Ekim 2010 Pazar Saat 11:55
Tebrikler
Y.Z.YÜCE
Kemalcığım, bu güzel tasfir yazınız için seni canı gönülden kutluyor ve tebrik ediyorum. Köyümüzdeki eski yaşantı biçimlerini, çok güzel sıralayıp yazıya döktünüz.Anlaşılan eski yaşantı biçimleri, çalışma alanları senin de hasretle özlemlerin arasındadır. Yazıyı okuyunca, diğer yorum yazan arkadaşlar gibi hayli etkilendim.İnsan yaşlanınca, geçen günleri büyük bir özlemle hasretle anar.Hele o anıların canlılık halleri yok olmuşsa, hayli acı verir ve özlem hasretlik ziyadeleşir.Bizden sonraki kuşakların zamanla aynı duyguları taşıyacakarını zannetmiyorum.Değişen her türlü şartlar zamanla çok etkili olacaktır. Bizler, yeni nesillere, gelenek görenek ve yaşantı biçimlerinden örnekler sunup yaşatmazsak,bizim taşıdığımız duygu ve heyecanlar, birgün son bulacaktır. Bizler geçmiş yaşantı biçimlerini yaşayarak soluduğumuz için, geçmişimize hasretlik duyuyoruz.
Gel beraber olalım ve geçmiş günlerin aynısını yaşayalım.
Gücümüz yeter mi dersin......
05 Ekim 2010 Salı Saat 17:34
nedenirki?
kardelen
Yazıyı okurken çok hüzünlendim, içinde benimde yaşadığım kesitler vardı. Aynen ogünlee geri döndüm ve gözüm kapalı göç ve onun getirdiği hüznü hatırladım, Ağladım. Ogünlerden eser yok şuanda yaya yollar çim olmuş. komşuluklar toplantılar,sohbetler bitmiş herkes kendii delaşına dönmüş. buyazıyla süper bir geri dönüş yaşadık Allah razı olsun eline yüreğine sağlık devamını bekleriz inş bide bu bileki ekmeği varya ye beni diyoo:D fotolarda bir başka güzel ve doğal fazla söze gerek yok tek kelimeyle (süperrr)
05 Ekim 2010 Salı Saat 00:21
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
ŞAİRLERİMİZ
SİTE ANKET
Köyümüzün Öncelikli en önemli sorunu sizce nedir?
Yollar
Cenaze Morgu
Çöp
Kanalizasyon
Şadırvan ve Ortak Tuvaletler
Künye . Reklam . İletişim . RSS   Copyright © 2025 Yeşilalan(Holaysa) Köyü Tanıtım Sitesi
Sitemizdeki yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz kullanılamaz.
Yazılım & Tasarım : Mahmut ÖZDEMİR