Köyler Hane Nüfus
Yeşilalan (Holaysa) 165 493
Ataköy (Şinek Paçan) 111 615
Kabataş (Fotinos) 131 581
Şahinkaya (Şur) 120 499
Uzungöl (Şerah) 229 710
Akdoğan (Yukarı Hopşera) 60 320
Arpaözü (İpsil) 27 138
Aşağı Kumlu (Aşağı Mimilos) 56 226
Çambaşı (Anaso) 37 177
Çayıroba (Yente) 49 182
Çaykara (Kadahor) 49 234
Demirkapı (Haldizen) 27 134
Derindere (Asofoliza) 36 95
Eğridere (Gorgoras) 88 406
Karaçam (Yukarı Ogene) 77 310
Koldere (Vahtanç) 24 93
Köknar (Aşağı Ogene) 85 305
Köseli 16 47
Maraşlı (Nefs-i Paçan) 99 423
Soğanlı (Aşağı Hopşera) 57 279
Taşkıran (Çoroş) 37 177
Taşlıgedik (Mezra-i Paçan) 55 225
Uzuntarla (Alisinos) 59 297
Yukarı Kumlu (Yukarı Mimilos) 40 120
TOPLAM 1.734 7.086
Çaykara yöresinin yaşadığı en önemli tarihi olaylardan birisi de Haziran 1914’te fiilen başlayan I. Dünya Savaşı ve onun getirmiş olduğu yıkımlardır. Bilindiği gibi Avrupa’da savaş henüz çıktığı yıllarda, Osmanlı Devleti, savaşan grupların her hangi birine katılmayarak tarafsız kalmıştı. Fakat gelişen olaylar, Osmanlı Devletini de Almanya’nın liderliğindeki “İttifak Devletleri” safında savaşa sürüklemiştir. Jeopolitik açıdan oldukça önemli bir konumda bulunan Osmanlı Devleti’nin savaşa katılmasıyla birlikte, cepheler çoğalmış ve İttifak Devletlerinin Avrupa’daki işleri hafiflemişti. Türk insanı, yurt savunması için Irak, Kanal (Filistin), Çanakkale, Kafkasya, vs. gibi cephelerde aynı anda savaşmak zorunda kalmış ve büyük zayiatlar vermiştir.
Bunlardan Kafkasya Cephesi, Doğu Anadolu üzerinden Rusya’ya karşı açılanıdır. Bu cephenin açılmasındaki esas amaç, Kafkasya’dan girip Rusları arkadan kuşatmak ve Doğu Avrupa’da etkisiz hale getirmekti. Fakat umulan olmadı ve kış mevsiminde Sarıkamış üzerinden Ruslara karşı yapılan taarruz, büyük bir talihsizlik ve ağır bir yenilgi ile sonuçlandı. Rusların karşı harekata başlamaları ile birlikte, bütün Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz bölgeleri tehlike altına girerek, Osmanlı Ordusunun tedrici olarak geri çekilmesine neden olmuştur. İki yönden ilerleyen Rus kuvvetleri, 1915-1916 yıllarında Erzurum, Bayburt, Muş, Van, Bitlis, Erzincan, Rize, Trabzon ve Gümüşhane’yi ele geçirerek Anadolu’yu tehdit eder duruma gelmişlerdir.
Erzurum ve Trabzon yönünde ilerlemeyi hedefleyen Rus kuvvetleri, Erzurum yönünde hızlı hareket ettiği halde, aynı hızı denizden de desteklenmesine rağmen Trabzon yönünde Karadeniz sahilinden düzenlediği işgal hareketinde gösteremedi. Bunun en önemli nedenleri arasında, arazinin oldukça engebeli ve savunmaya elverişli olması önemliydi. Ayrıca, bölge ahalisinin toplanarak oluşturdukları çetelerle de vur-kaç taktiği uygulayarak Rusları yer yer durdurmaya muvaffak olmuşlardır. Bu yüzden sahilden Trabzon’a doğru yapılan Rus işgal harekatı ilk anda sadece kıyı kesimiyle sınırlı kalmış ve iç kesimlere etki edememiştir. İlerleyen Ruslar, 24 Şubat 1916’da Rize’yi, 15 Mart 1916’da Of’u, 18 Nisan 1916’da Trabzon’u işgal ettiler.
Rus işgaline karşı ilk önemli yerel direniş Rize’nin işgalinden hemen sonra Of ile Rize arasındaki Baltacı Deresi’nde olmuştur. Bu direniş yaklaşık bir ay kadar sürmüştür. Of’un işgalinden sonra da daha çok yörenin iç kesimlerinin savunulmasına yönelik küçük boyutlu ve dağınık biçimdeki çete faaliyetleri devam etmiştir. Of’un işgali beraberinde, Solaklı Vadisinin savunulması için düzenlenen direnişi getirdi. Ruslar yöredeki direnişi kırarak Soğanlı ve Demirkapı geçitlerinden Bayburt Ovasına inmeyi, dolayısıyla buradaki Rus Ordusuyla birleşmeyi hedeflemişti. Bir ikinci hedef olarak da Çaykara’nın batısında bulunan yüksek yaylaları aşıp, dağlardan aşağı inerek, sahilde ilerleyen Rus ordusunu uğraştıran Türk direnişçilerini etkisiz hale getirmek ve işgali kolaylaştırmaktı
Hedeflerini iyi belirlemelerine rağmen, Rusların bu tasarısı ilk aşamada pek başarılı olamadı. Zira yörenin gerçek sahipleri olan Türk çeteciler, Ruslara büyük kayıplar verdirdiler. Fakat sayıca üstün olan Ruslar, bir süre sonra Çaykara’nın aşağı kesiminde yer alan köyleri Şinek Paçan’a (Ataköy) kadar işgal etmeyi başardılar. Yöre halkı, kıyıdan uzakta olduğu için Trabzon’un sahil kesimindeki halk gibi muhacir çıkmaya fırsat bulamadığından, daha çok dağlara doğru çekilmiş ve direnişlerine devam etmişlerdir. Ruslara karşı önemli direnişlerden biri de yine Çaykara sınırları dahilinde bulunan Sultan Murad Yaylasında vuku bulmuş, büyük kahramanlıklar gösterilerek yörenin savunulmasında örneği görülmemiş çarpışmalar meydana gelmiştir.
Dünya Savaşı devam ederken 1917’de Çarlık Rusya’sında ortaya çıkan “Bolşevik İhtilali” ile Rusya savaştan çekilmiştir. Osmanlı Devleti’nin de içinde bulunduğu İttifak Devletleri ile imzaladığı Brest Litovsk Ateşkes Antlaşmasıyla (15 Aralık 1917) işgal etmiş olduğu topraklardan çekilmeyi kabul etti. İhtilal öncesinde Rus kuvvetleri Görele’nin batısındaki Harşit Çayına kadar ilerlemiş ve yeni bir savunma hattı oluşturmuştu. Fakat İhtilal sonrası yaklaşık beş ay içerisinde Doğu Karadeniz’de işgal etmiş oldukları yerleri boşaltarak geri çekilmişlerdir. Bu geri çekilişle birlikte Türk kuvvetleri 24 Şubat 1918’de Trabzon’u, birkaç gün sonra da Sürmene ve Of ile birlikte 27 Şubat’ta da Çaykara’yı kurtararak yeniden özgürlüğüne kavuşturmuştur.
Osmanlı Devleti doğu sınırlarını güvenlik altına almasına rağmen, 1918 yılı sonlarında kötü yazgıdan kendini kurtaramamıştır. 30 Ekim 1918’de imzaladığı Mondros Ateşkes Antlaşmasıyla yenilgiyi kabul eden Osmanlı Devleti, bir müddet sonra şartları daha ağır olan Sevr Antlaşması yaptırımıyla karşı karşıya kalmıştır. Ülke yer yer İtilaf Devletlerinin işgaline düşerken, ülke içinde yaşayan azınlıklar da bir takım isteklerde bulunmaya ve mirastan pay almaya çalışıyorlardı. Bu azınlıklardan en etkili olanlardan biri Doğu Karadeniz’de yaşayan Rumlardı. Amaçları bölgede bağımsız bir Rum Pontos devleti ihya etmekti. Rus işgali devrinde de yörenin Türk ahalisine çok kötülükler yapan Rumların bu istekleri yöre halkı arasında büyük tepkiyle karşılandı.
Bölgede durumun kontrol altına alınmasından sonra, her Türk gibi Çaykara halkından da yurdun kurtarılması için verilen Milli Mücadeleye katkıda bulunanların sayısı oldukça fazla olmuştur. Nihayet, Mudanya Ateşkes Antlaşmasıyla (11 Ekim 1922) yurda saldıran düşman orduları geri çekilmek zorunda kalmıştır. Ardından başlayan ve sonuca varılan Lozan Görüşmeleri ile ülkenin bağımsızlığı temin edilmiş, 29 Ekim 1923’te de Cumhuriyet ilan edilerek yeni bir devreye girilmiştir.
Cumhuriyet idaresinde Çaykara, yine Osmanlı devrinde olduğu gibi Trabzon Vilayeti ve onun kazası olan Of’un sınırlarına dahil edilmiştir. 1927 yılında bucak statüsüne getirilen Çaykara, nihayet 1 Ocak 1948 de yapılan yeni düzenlemeyle birlikte müstakil kaza/ilçe statüsünü kazanmıştır. Yine aynı yıllarda yapılan düzenlemeyle merkez olarak seçilen Kadahor Köyü, “Çaykara” ismi altında ilçe merkezi yapılmıştır. İlçe merkezi olduktan sonra Çaykara değişik bir kimliğe bürünmeye başlamıştır. O dönemde, bugünkü Dernekpazarı ilçesi de sınırlarına dahil edilmişti. İlçe merkezini Of’a ve Bayburt’a bağlayan yollar inşa edilmeye, eğitim kurumları kurulmaya ve kamu hizmetine yönelik gerekli faaliyetler hızlandırılmaya başlanmıştır. Bu arada bazı köyler de yeni bucak merkezleri olarak sivrilmeye başlamıştır (Uzungöl, Dernekpazarı örnekleri). 1990 yılında çıkartılan bir kanunla Dernekpazarı Bucağı da Trabzon İlinin yeni bir ilçesi olarak Çaykara’dan ayrılmıştır. Böylelikle Çaykara’nın 10 köyü yeni kurulan ilçeye bağlanmıştır. Günümüzde, Çaykara’ya bağlı yerleşim birimi sayısı 30 civarında olup, yörenin çehresi de her geçen gün değişmektedir.
Çaykara İlçesi, Trabzon Vilayetinin dışarıya en çok göç veren ilçelerinin başında gelmektedir. Bunun sebepleri arasında:
a- nüfusunu besleyecek arazisinin oldukça az ve aşırı eğimli olması dolayısıyla heyelanların sık sık meydana gelmesi;
b- kent merkezine uzak olması nedeniyle, çeşitli hizmetlerden (eğitim örneğinde olduğu gibi) daha iyi yararlanmak için büyük kentlere yöneliş;
c- ailenin ekonomik durumunu güçlendirmek için yurt içinde sanayi merkezlerine veya yurt dışına giderek çalışmak en önde gelmektedir.
Nitekim en önemli neden olarak belirttiğimiz heyelan sebebiyle, Cumhuriyetin çeşitli yıllarında bazen birkaç köy birden, bazen ise birkaç mahalle halkı devlet tarafından ya il içinde ya da yurdun çeşitli yörelerine iskan edilmiştir. İl dışına yönelik iskan olayı
Van/Özalp İlçesi;
Hatay/Kırıkhan,
Çanakkale/Gökçeada;
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Gazi Magosa gibi yerlere doğru gerçekleştirilmiştir.
Bunun yanında kendi imkanları ile özellikle Marmara Bölgesinin çeşitli yörelerine yerleşenler de büyük bir yekun teşkil etmektedir.
Sonuç olarak; Çaykara ve çevresi çok eski çağlardan beri Trabzon yöresine yerleşmek isteyenler için bir geçit işlevi görmüştür. Araştırmalardan bölgeye ilk yerleşenlerin Turani kavimler olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır. Miladi 10-13. asırlarda Kafkasya üzerinden gelen Kuman-Kıpçak ve Peçenek Türkleri bölgeye kitleler halinde gelip yerleşmişlerdir. Bunu Trabzon Rum Devletinin resmi kilise kayıtlarındaki Türkçe şahıs isimleri, bölgede yer alan bazı Türkçe yer adlarının etimolojik yapılarının incelenmesi ve günümüzde yörede konuşulan Türkçe ağızlarının araştırılması kanıtlamaktadır.
Kaynak:
Yrd. Doç. Dr. Hikmet ÖKSÜZ
Arş.Gör. Mustafa ALTUNBAY