Yazı Boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Em.Albay Bayram Gençcan'ın Yazısı
11 Haziran 2010 Cuma Saat 11:08
Siz Trabzon’da, Çaykara'da yaşayanlar! Trabzon dışında yaşarken Trabzon'luyum demenin hazzını bizim kadar bilemezsiniz, anlayamazsınız.

Gündem ağır. Gündem yoğun.

Gazze dramı. Gazze’de yaşamaya çalışanlar. Onlara yardım ulaştırmaya çalışanlar. 19 yaşında şehit düşen Furkan ve arkadaşları.

Nazilerin kendilerine yaptıklarının binlercesini masum Filistinli çocuklara, kadın ve yaşlılara insafsızca ve yıllarca uygulayan, laf, söz dinlemeyen, ambargo yapayım derken kendisi dünyadan tecrit olan, tecrit oldukça azan terörist bir devlet. Bu devlete karşı yaptıklarımız, yapamadıklarımız.

Ülke içinde yaz aylarının gelmesi ile birlikte artan terör eylemleri. Ocaklara düşen acılar, ay yıldızlı bayraklara sarılı tabutlardaki fidanlar, şehitler.

Anayasa değişiklik paketinin geleceği, iptal davaları, referandum süreci.

Ergenekon davaları.

Nükleer takas, BM yaptırımları, Türkiye’nin konumu, durumu.

Biraz daha devam edersem bırakıp gideceğinizi görür gibiyim.

O halde hiç bunlara girmeden hafif yollu “etnik milliyetçilik” ruhumu okşayan, A.Turan ALKAN’nın (Harun Çelik'in kitabı "Kuzeyli Yazılar"dan alınan)  keyifli bir yazısını sizlerle paylaşmak, okuma fırsatı bulamayan hemşerilerime ulaştırmak istedim. Umarım telif hakkı sorunu yaşamam.

Kendimi bildim bileli, “Nerelisin?” sorusuna her daim, bir refleks halinde, “Övünmek gibi olmasın ama Trabzonluyum” demişimdir. (Siz Trabzon’da, Çaykara'da yaşayanlar! Trabzon dışında yaşarken Trabzonluyum demenin hazzını bizim kadar bilemezsiniz, anlayamazsınız).

Trabzonluluğumla her fırsatta övündüğümü bilen bir arkadaşım yazıyı kesip önüme koydu.  “Artık seni susturana aşk olsun” dedi.

Övünmek konusunda ne kadar haklı olduğumu bu güzel yazıyı okuyunca siz de göreceksiniz.

Noktasına dokunmadan, altına binlerce kez imzamı atarak aktarıyorum.

Trabzonlu kamyoncular

"Ben Ardahan'ın bir dağ köyünde doğdum, çocukluğum orada geçti." diye başlıyor Nevin öğretmen, fukaralık yüzünden ailelerin, kızlarını ortaokul veya lisede okutamadığını anlatıyor.

"Fakir olmamıza rağmen babam okumamı çok istedi; diğer şehirlerdeki akrabalarımı yokladıysa da kimse yanaşmadı beni yanlarına alıp okutmaya. Yakın bir ildeki parasız yatılı imtihanlarını kazanmama o yüzden benden çok sevindi babam. İzinlerde geldiğim köyümüzden okullar açılırken ayrılırdım. Böylece 6 sene her tatilde Ardahan'a gelir, köyde anneme yardım ederdim. Okullar açıldığında ise babamla birlikte sabaha karşı 3'te kalkıp yürüyerek köyden 1,5 km uzaktaki ana yola inerdik. Hele yarıyıl dönüşlerinde kar o kadar çok yağmış olurdu ki, babam beni sırtına almak zorunda kalırdı. O yıllarda babamın bineceğim arabayı seçmek için bazen saatler harcaması bana o günlerde çok anlamsız geliyordu, ta ki gerçeği öğrenene kadar...

Bizim oralarda komşu ile dolmuş olmadığı için babam beni genellikle yük kamyonlarına bindirirdi ama ben köydeki insanların benimle ilgili dedikodularını duyar, geceleri gizli gizli ağlardım. Babam beni, yani öz kızını satıyormuş! Köylüler öyle diyordu. Çocuk aklımla babamın beni, hikâyelerde okuduğu köleler gibi satacağını düşünürdüm. Babam yoldan geçen her kamyonu durdurur, şoförleriyle kısa bir konuşma yaptıktan sonra bineceğim kamyonla ilgili bir karar verirdi. Uzaktan bunu görenler, demek ki babamın şoförlerle pazarlık yaptığını düşünüyordu.

Bindiğim kamyonların şoförleri -babamın kim bilir ne zahmetle kazanıp bir kısmını avucuma sıkıştırdığı- paramı harcatmazlar, yedikleri lokantada kendi yediklerinden fazlasını ısmarlar, yan koltukta uyuduğumda paltolarını üstüme örter, bazen de çaktırmadan cebime harçlık koyarlardı.

Ben babamın ne yaptığını, neden o şehre giden her arabaya beni bindirmediğini çok sonradan öğrendim; öğrendikten sonra da köylülerin bizi suçladığı şeyle ilgili üzüntüm daha da arttı. Yıllar böyle geçti. Okudum, öğretmen oldum. Evlendim, üç çocuk yetiştirdim. Beni yoksulluğa ve iftiraya rağmen okutan babam artık yaşamıyor, Allah mekânını cennet etsin sevgili babamın...

O kadar erkenden kalkıp saatlerce kış kıyamette araba beklerken babam şoförlere nereli olduklarını soruyordu; 'Trabzonluyum' cevabını alana kadar beni hiçbir kamyoncuya teslim etmiyordu. 'Niçin?' diye sordum, 'Kızım' dedi, 'Trabzonlular güvenilir ve ahlâklı insanlardır. Seni onlara teslim ettiğimde gözüm arkada kalmıyor!'

Şimdi oğlum yurtdışında yaşıyor. Oğlumu yolcu ederken pistin ufkuna uzun uzun bakıyor ve onu teslim edebileceğim bir Trabzonlu kamyoncuyu boş yere arıyor gözlerim..."

Anlatılan hikâye değil hakikat. Aziz dostum ve kardeşim Harun Çelik'in hazırladığı "Kuzeyli Yazılar" adlı derleme kitabının ilk yazısı, "Trabzonlu kamyoncular nerdesiniz?"

Kuzeyli Yazılar, Trabzon'a ve Trabzonspor'a dair bir derleme çalışması. Anekdot yayınları arasında çıktı. İçinde, bir kısmı Trabzonlu olmayan 200'e yakın isimden benzer anekdot ve hatıralar yer alıyor. Sevimli, bir hamlede okunuveren ve insanın zihninde, dimağında güzel tatlar bırakan bir kitap. Emeği geçen herkesin eline sağlık.

Gelelim işin "kıssa" faslına; benim bu yaşanmış hikâyeden anladığım şudur: Hayat, istisnasız herkese bir "Trabzonlu kamyoncu" olmak vazifesi yükler ve başarılı olmak için ise Trabzonlu olmak şart değildir, insan olmak kâfidir.

Ey emanete hıyanet etmeyen, helâl süt emmiş, insan evlâdı o kamyoncu, şoför abilerim, ehl-i ırz büyüklerim; bu milletin mayasına duyduğum inancı tazelediğiniz için her birinizin ellerinden hasretle öperim. Yaşıyorsanız Allah işinizi âsân kılsın; öldüyseniz ahirette Efendimiz Resûl-i Ekrem'e komşu olursunuz inşallah!

Okuduğumda gözlerimi yaşartan yazı burada bitiyor. Övüncüm artık daha sağlam temellere dayanıyor.

Bu güzel yazısı, tespitleri ve temennileri için A.Turan ALKAN’a, "Kuzeyli Yazılar"  kitabı için Harun Çelik'e teşekkür ediyorum.

Afiyetle ve sağlıcakla kalın.

Bu haber toplam 3191 defa okundu.
Gelde Ağlama
Hüseyin MUŞI
Öncelikle ellerinize sağlık.İnanın yazıyı okuduğumda gözlerim yaşardı.Gurbette Trabzonlu omak farklı birşey.Yaptığımız birçok iş ve işlemlerde Hak-hukuk,Vicdan,sonrada Trabzonlu olma sorumluluğu bizleri daha da dikkatli olmaya itmektedir.Dışarda yapılan olumsuz sonuçlar bölgesel.içerdeki olmsuzluklar bireyseldir.Allah herkesi doğrudan ayırmasın.
15 Haziran 2010 Salı Saat 11:08
işte bu
AHMET USTA
komutanımın yazısı çok anlamlı gerçekten ders verici
trabzonluluğumla böyle insanlar oldukça daha çok
gurur duyuyorum. saygılarımla
11 Haziran 2010 Cuma Saat 14:57
Tebrik
Kemal Çuman
Değerli kardeşim Bayram Gençcan'ın yazısını okudum.Yaşanmış bir olayı okurken inanın benimde göz yaşlarım aktı yine duygusallığım nüksetti. Böyle bir olayın yıllar önce yaşanmış olması bize daha çok düşünmeye ve aynı şekilde örnek olmaya sevketmelidir. Bayram hocama böyle bir konuyu bizlerle paylaştığı için kendesine teşekkür eder,selam ve sevgilerimi sunuyorum.
11 Haziran 2010 Cuma Saat 12:38
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
ŞAİRLERİMİZ
SİTE ANKET
Köyümüzün Öncelikli en önemli sorunu sizce nedir?
Yollar
Cenaze Morgu
Çöp
Kanalizasyon
Şadırvan ve Ortak Tuvaletler
Künye . Reklam . İletişim . RSS   Copyright © 2024 Yeşilalan(Holaysa) Köyü Tanıtım Sitesi
Sitemizdeki yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz kullanılamaz.
Yazılım & Tasarım : Mahmut ÖZDEMİR