Yeni bir eğitim-öğretim yılının başladığı şu günlerde, okulun misyonunu yeniden düşünmemizin, geleceğimiz için çok önemli olduğu gayet açıktır.
Okulun en önemli sorununun, öğretimi öncelemesi, hatta salt öğretim üzerine çaba sarf etmesi olduğunun artık herkes farkındadır. Bundan dolayıdır ki, yeni eğitim öğretim yılının ilk gününde, Milli Eğitim Bakanı, ilk dersi “değerler eğitimi” konusunda verme ihtiyacı duydu. Bir Bakanın, okulun öğretim fonksiyonunu ikinci sıraya indirgeyerek, yeni eğitim-öğretim dönemine girmesi, eğitim adına sevindirici bir durum olarak değerlendirilmektedir. Yetişmekte olan neslin sağlam kişilikte yetişebilmesi için karakter eğitiminin öncelenmesi ve okulda öğretimin değil, eğitimin öncelikli amaç haline getirilmesi şarttır.
Bu yeni eğitim-öğretim yılı için Milli Eğitim Bakanı’nın böyle bir başlangıç yapması, eğitimimizin geleceği adına ümit vericidir. Ne var ki, “değerler eğitimi” olgusunun, sadece bir ders ve törensel bir öğe olarak kalması, okulda öğretimin öncelenmesi yanlışına devam edilmesi anlamına gelecektir. O zaman sadece öğretmenlerden, öğrencilerin akademik gelişimlerine ilişkin sonuçları beklemek yerine, öncelikle yetişmekte olan öğrencilerin ne tür değerlerle yetiştirilip yetiştirilmediğine de bakmanın yararlı olacağı açıktır.
Eğitimin örgütlenerek kazandırılmaya çalışıldığı okullar, klasik okul anlayışını masaya yatırarak, postmodern anlayışa uygun bir eğitim anlayışını hayata geçirebilirse, toplum kalkınmasına dair fonksiyonlarını yerine getirebileceği gibi, karakter sahibi nesiller de yetiştirebilecektir. Aksi halde “test çözen”, ama sorun çözemeyen nesiller yetiştirmeye devam edeceğiz. Test çözme alışkanlığı ile yetişen nesiller “mecazdan”, “espiri” den nasıl onlasın? Bunlardan anlamayan nasıl “kişi” olabilsin?
Türkçe öğretimini bile “test çözerek” sürdürme gayretinde olan bir okul sisteminde “değerler” nasıl öğrenilebilir ki? Üstelik değerler, dersler kapsamında da öğrenilebilecek şeyler değildir! Çünkü değerler, yaşam biçimimizin bir parçası olmak zorundadır.
Türk Eğitim Sisteminin en tepesindeki yetkili, okullardan “değerler eğitimi” istediğine göre, diğer eğitim yöneticilerinin de okullardan “değerler eğitimi” ni beklemesi gerekir. Aldığı kırık not için rahatsız olan bir öğrenci, yanındaki arkadaşının 1 lirasını ondan habersiz almaktan rahatsızlık duymuyorsa, burada önemli bir sorun var; esas sorun da budur! Bu sorunun da tek sorumlusu yok elbette!..Aile, okul yöneticisi, öğretmen, vb.
Yeni bir eğitim öğretim dönemine girerken, yeni nesillerin “değerlerle” donanık bir kişilik edinebilmeleri için hepimize görev düştüğünü hatırlatmakta yarar vardır. Hepimiz; biz akademisyenler, eğitim yöneticileri, ebeveynler…Gelin hepimiz elimizi taşın altına bir başka çeşit koyalım…