Yazı Boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
İsmail Şahin Sizlerle
18 Ocak 2008 Cuma Saat 21:50
Dr.İSMAİL ŞAHİN İLE YAPILAN RÖPORTAJ
Dr.İsmail Şahin
Yönetici: Memleketimizin değerli insanlarını tanıtmay...
Dr.İSMAİL ŞAHİN İLE YAPILAN RÖPORTAJ







Dr.İsmail Şahin





Yönetici: Memleketimizin değerli insanlarını tanıtmaya devam ediyoruz. Başkent Ankara da Ülkemize en fazla Teknik öğretmen yetiştiren bir eğitim yuvasından, Gazi Üniversitesi Teknik eğitim Fakültesinde, çok değerli bir hem şehrimizle beraberiz. Saygıdeğer hocam, söyleşimize başlamadan önce kendinizi okuyucularımıza tanıtırmısınız.?



1971 yılında Baltacılı’da doğmuşum. Bir buçuk yaşında gurbetçi babamın peşinden Kırıkkale’nin Çerikli kasabasına, on dört yaşında Lise okumak için Kırıkkale’ye, On sekiz yaşında Üniversite okumak için Burdur’a, oradan Lisans eğitimini tamamlamak için Ankara’ya göç etmiş yani Karadenizlinin kaderi olan “gurbet”i, gurbet içinde yaşamış; oradan oraya savrulan binlerce Çaykaralı’dan birisiyim. Dedem ömrünü Anadolu bozkırlarında imamlık icra ederek geçirmiş Pedinomuş lakabıyla bilinen Hacı İsmail efendi, Babam, Kırıkkale’nin Çerikli kasabasında mukim Pedinomuş Muhammed’dir. Üniversiteyi Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi’nde bitirdim. Akabinde Samsun’da 17 ay öğretmenlik yaptım. 1999 yılında öğretmenlikten ayrılıp Gazi Üniversitesi’ne Araştırma Görevlisi olarak geçtim. Yüksek Lisans ve Doktora eğitimini yine aynı üniversitede tamamladım. Halen G.Ü Teknik Eğitim Fakültesi Makine Tasarımı bölümünde araştırma görevlisi olarak görev yapmaktayım. Evliyim, Ahmet Kutalmış ve Hatice Bilge isminde iki çocuğum var.



Yönetici: Sayın Şahin, uzaklaştıkça kaybetmek üzere olduğumuz bir çok değerimizi , yeniden kazanmak için site yönetimi olarak uğraş vermekteyiz. Üniversite de bir eğitimci olarak sitemiz hakkındaki görüşlerinizi alabilirmiyiz.?



Şahin : Karadenizlinin en önemli özelliği “intibak”tır. Bu durum her şeyde böyle. Teknolojide de. Arkadaşlarıma “bizim köyün sitesi” dediğim zaman şaşırıp “köyün sitesi mi olur?” tepkisiyle çok karşılaştım. Yesilalan.net başarılı bir hizmeti sürüklemiş götürüyor. Tabii ki peşinden de bizi. İnternette bu işi kotarmak zor bir iştir, bunu bilenler daha iyi takdir eder. Ali Kemal Sevinç vasıtasıyla sitenin doğum aşamasından bugününe kadar geldiği aşamaları bilenlerdenim. O günlerden bugüne, Yeşilalan-Baltacılı köylülerini bir araya getiren bu çalışmanın benzerlerine örnek teşkil ettiğine inanıyorum. Bu tür çalışmaların değerini bizim gibi köyüne “yabancı” kalmış insanlar daha iyi takdir eder. Çünkü bizler, bu tür siteler aracılığıyla köyümüzü köylümüzü tanıma fırsatına eriştik. Çalışmanın bu yönü diğer yönlerinden çok daha önemli. Bize her akşam sıla-i rahim yaptıran bu çalışmaya imza atanlara şükranlarımı sunuyorum. Bu arada aynı mektepten mezun olduğum, ne yazık ki pek çok ortak dostumuz olmasına rağmen öğrenciyken bir araya gelme şansına erişmediğim Ayhan Yıldırım’ın gayretlerini zikretmeden geçmemek lazımdır. Kendisini alkışlıyorum.



Yönetici: Sayın Şahin, Gazi Üniversitesi Teknik eğitim Fakültesinde akademisyen olarak çalışmaktasınız. Fakülteniz ve doktora çalışmalarınız ile ilgili biraz bahsedermisınız.? Ayrıca gençlerimize eğitim konusunda neler söylemek istersiniz.



Şahin : Efendim, Fakültemiz Mesleki ve Teknik Eğitim kurumlarına öğretmen yetiştirmesinin yanında sanayinin ihtiyaç duyduğu kalifiye teknik eleman da yetiştirmektedir. 1937 yılında kurulmuştur, benzerlerinin içinde öncü ve en büyüğüdür. Teknolojik imkanlar ve bilimsel araştırmaları ile Mühendislik ve Teknik eğitim kurumları arasında Türkiye’de önde gelen bir kurumdur. Ben Makine Tasarımı alanında ihtisas yaptım. Yüksek Lisans ve Doktora çalışmalarım Bilgisayar Destekli Tasarım üzerinedir. Okurların anlayacağı bir ifadeyle, bilgisayar ortamında makine tasarımları yapmaktayız. Yapay zeka sistemleri üzerine çalışmalarım var. Makine tasarımına yönelik olarak zeki tasarım sistemleri geliştirmeye yönelik bilgisayar programları üzerine çalışmalar yürütmekteyim. Bunun yanında web tabanlı eğitim üzerine de çalışmalarım var.

Eğitimin klasik tanımı önemine işaret ediyor “pozitif olarak davranış değişikliği yaratmak”. Bütün Dinler ve ideolojiler eğitime önem vermiştir. Çünkü eğitimin çıktısı insandır; ellerinizle biçimlendirdiğiniz insan. Hz. Ali “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” diyor. Eğitim bu kadar önemli. Sevindirici olan şey yöremiz insanının okumaya ve eğitime meyyal bir yapıda olmasıdır. Gençlerimizin başarılı olabilmeleri için iyi bir eğitim almasından başka çaresi yoktur. İlkokul mezunu işadamları çağı artık kapandı. Çünkü dünya değişik bir mecraya doğru gidiyor. Bilgi çağında, mektepsiz sadece “bir şey” yapabilirsiniz; karnınızı doyurabilir, kendinize bakabilirsiniz. Ama yaşadığınız topluma bir şey katmak istiyorsanız daha çok şey yapmak lazımdır. Bence bunun yolu iyi bir eğitimden geçiyor. Tabii ki bu sadece “mektep” tedrisatından mütevellit değildir, insan hayatı boyunca kendini eğitir. Kimi zaman kendinden öncekinin tecrübesiyle, kimi zaman da başucundaki kitapla.









Yönetici: Sayın Şahin, Bir milletin büyüklüğü, nüfusunun çokluğu ile değil, akıl ve fazilet sahibi insanların sayısı ile belli olur. Son yıllarda ülkemizde bir kimlik bunalımı yaratılmak isteniyor. Üniversitede bir eğitimci olarak ülkemizde yaşanan bu süreçle ilgili neler söylemek istersiniz.



Şahin : Gençlere Peyami Safa’nın Fatih Harbiye’sini tavsiye ederim. 60-70 sayfalık bir kitapta, Türk toplumunun yaşadığı büyük değişimin ve bu değişimin doğurduğu bunalımın haritası çizilir. Türkiye’nin yaşadığı kimlik bunalımının, geçirdiği büyük “dönüşüm”ün sonucu olduğuna inanıyorum. Değişim, tabii mecrasını takip ederse muhakkak ki olumlu sonuç verir, buna Ahmet Hamdi “gelişerek değişmek” diyor. Ama zorlamalar bünyeyi bozar ve hastalıklı nesiller ortaya çıkar. Aytmatov’un “mankurt” olarak tanımladığı yaşadığı toplumdan uzak, kopuk nesiller. Türkiye’de on yıllardır yaşanan “toplum mühendisliği” çalışmaları toplumsal değişimin doğal seyrini bozmuş sadece gençlerimizin değil top yekun bir milletin kimlik bunalımına düşmesine sebep olmuştur. Türkiye’nin problemi budur; dışarıdan dayatmalarla toplumun halet-i ruhiyesi bozulmaya çalışılmaktadır. Tabir yerindeyse prematüre bir toplum ortaya çıkmıştır. Bu sosyal krizden çıkışın yolu bellidir. Köklere inmek olarak tanımlıyorum ben bunu. Tarihi keşfetmek, geçmişle barışıp o büyük mirasın üzerinden geleceği inşa etmek lazımdır. Bu keşif, kendimizi tanımamızı sağlayacaktır. Geçmişte yaşadıklarımızı idrak ettiğimiz vakit bu günkü bunalımların ve kavgaların sebeplerini de bulmuş olacağız. Bunu yapmadığımız sürece, suni çözümlerin etrafında dönüp durur, el kapılarından “medet” ummaya devam ederiz. Bence önce kendimiz olmayı denemeliyiz, bütün komplekslerimizi bir kenara bırakarak ve dünyadan kopmadan. Kendimizi aramaya yönelik bu yolculuk bir “kaçış”a dönmemelidir. Cemil Meriç’in tabiri ile “firar kompleksi” yaşıyoruz, bunalımlarımızın en önemli sebebi bu diye düşünüyorum.



Yönetici: Sayın Şahin, Yıllardır Ülkemiz türbana odaklanmış, diğer önemli konular gölgede kalmış görünüyor. Bu tartışmalarla ilgili neler söylemek istersiniz.?



Şahin : Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli sosyologlardan merhum Erol Güngör “medeni milletlerde çıplaklığa sınırlama vardır, örtünmeye değil” tespitinde bulunmuştur. En temel insan hakkı kişinin inandığı gibi yaşama hakkıdır. Bu hak, dinliye de dinsize de eşit uygulanmalıdır diyenlerdenim. Genel ahlaka aykırı olmamak şartıyla kimin nasıl giyindiğini tespit eden bir sistemin demokrasi olmadığı muhakkaktır. Hele hele, anayasal güvence altına alınmış olan eğitim öğretim hakkını engellemenin hiçbir gerekçesi olamaz. Bu yasağın karşısında ve tarafında o kadar çok şey söylendi ki. Karşı olanlar da artık utandığı için “ideolojik” gerekçelere sığınmaktadırlar. Başörtüsü bugün Türkiye’de iktidara tutunma aracı olmuştur. Kimileri başörtüsü bahanesi ile sırtını kışlaya verip iktidar merdivenlerini tırmanmış, kimileri de bu mağduriyeti kullanarak iktidar olmak istemişlerdir. Arada olan başörtülü çocuklarımıza olmuştur. Bu yoruma kızanlar olacaktır. Ama şu bir gerçek ki iktidar sahipleri isteseler bu yasağı kaldırabilir. Toplumun bünyesini bozan her türlü “radikal” değişikliği “devrim” diye lanse edenlerin bu problemi çözemeyeceklerini düşünmek abestir. Peki neden bu yasak devam etmektedir? Çünkü başörtüsü, sadece iktidar aracı değil “kahraman” olmanın kestirme yoludur. Hem karşıt hem de “taraftar” için.

Sol veya sağ diye kendini tesmiye eden siyasi cenah üyeleri başörtüsü serbestliğinin Türkiye’yi batırmayacağının farkında. Lakin kimse beslendiği kaynağı kurutmak istemiyor. Burada vazife millettedir. İradesinin arkasında durup, en temel taleplerini yüksek sesle dillendirmelidir; çocuklarının özgürce yaşama taleplerini. Bu soruya verilen cevaptan da görüldüğü gibi, başörtüsü diğer konuları gölgede bırakmaktadır. Ve bunda yadırganacak bir şey de yoktur. Mesele temel bir inanç ve özgürlük meselesidir.









Yönetici: Yıllardır ekonomik koşullar nedeni ile köyümüz göç vermektedir. Neredeyse holaysada genç nüfus yok gibi. Bu sebeple nesiller arasında irtibat kesilmiş, bir çok genç hala köyünü bile tanımıyor. Bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak veya en aza indirmek için neler yapmalıyız.?



Şahin : Bir yazımda bu topraklarda yaşanan göçün nedenini “Dağların güzelliğinin ve denizin hırçınlığının “ekmek” olamadığı bu güzel toprakların garip insanları, mısır ve fasülyeyle doyuramadığı çocuklarını doyurmak için oradan oraya savruldular” şeklinde açıklamıştım. Bu göçün bedeli ikinci ve üçüncü neslin memleketlerinden “kopması” olmuştur. Ben de o kopan nesildenim. Köyümden 1.5 yaşında ayrılmışım. Çocukken yaz tatillerinde köye gelir, tatil boyunca kalırdık. Sonra, on üç yıl Çaykara Boğazından içeri girmedim. Dolayısıyla unuttum Çaykara boğazını. Memleketimin yollarını otuz yaşından sonra öğrendim. Kaybolmadan köye çıkmayı hala beceremem. Bu büyük bir dramdır aslında. Karadenizli’nin topyekün yaşadığı bir dram. Bunun sorumlusu kim? Geçim derdi mi, babalarımızın umursamazlığı mı? Belki de hepsi. Çocukken yaylada köyde arkadaşlarım vardı. Çaykara’da gezerken belki de yanımdan geçiyorlar. Ama birbirimizi tanımıyoruz. Bu durumdan hepimiz suçluyuz. Birbirimize yaklaşmaya korkuyoruz. Birbirimize yabancı gibiyiz. Trabzon dışındayken gördüğümüz 61 plaka arabalara el sallayan bizler, köyümüze gelince birbirimize pek kolay yaklaşamıyoruz nedense. Bence en büyük hedef dışarıdakilerle içerdekileri bir araya getirmek olmalıdır. Ortak bir şeyler yapmak gerekiyor. Bir şeyleri paylaşan insanlar kaynaşır. Buna Trabzon’daki Holaysalı’ların toplantıları güzel bir örnek. Bu tür toplantıları yaz aylarında yaparsak, bizim gibi gurbetçilerin köyü ve köylülerini tanıması açısından faydalı olur. Neticede Trabzon’daki Holaysalılar bir şekilde birbirini tanıyor. Ama Trabzon dışındaki şehirlerde ikamet edenler bu halkaya katılabilirse maksat hasıl olacaktır. Böylece yanından geçip de tanımadığımız akrabalarımızı, beraber Kur’an okumaya gittiğimiz, futbol oynadığımız yayla arkadaşlarımızı, köylülerimizi tanımış olacağız. Yesilalan.net platformunun bir sonraki hedefi bu rüyayı gerçekleştirmek olmalıdır.



Yönetici: Hocam, son olarak hemşerilerimize söylemek istediğiniz bir şey varmı.?



Şahin : Bana, kendimi köylülerime ifade etme fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Bu siteyi hayata geçiren herkese teşekkür etmek istiyorum. Sonra bu röportaj işini yapan resimlerden tanıdığım Kemal Çuman’a; yılların gazetecisi gibi haftalık röportajlarla siteyi canlı tutan bu ateşli insana teşekkür etmek isterim. Ağustos’ta görüşmek dileğiyle.



Yönetici: Sayın Şahin , işlerinizin en yoğun olduğu bir dönemde bize zaman ayardınız. Holaysalılar ve site yönetimi adına sizlere teşekkür ediyorum. Üniversitede en iyi yerlere ulaşacağınıza inanıyorum. Bundan sonraki çalışmalarınızda başarılar dilerim.



Şahin : Ben teşekkür ediyorum. Allah yardımcınız olsun.







Röportaj: Kemal ÇUMAN

İRTİBAT:

GSM: 0-505-519 84 30

e-posta: kemal.cuman@turktelekom.com.tr





















Bu haber toplam 7569 defa okundu.
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
ŞAİRLERİMİZ
SİTE ANKET
Köyümüzün Öncelikli en önemli sorunu sizce nedir?
Yollar
Cenaze Morgu
Çöp
Kanalizasyon
Şadırvan ve Ortak Tuvaletler
Künye . Reklam . İletişim . RSS   Copyright © 2025 Yeşilalan(Holaysa) Köyü Tanıtım Sitesi
Sitemizdeki yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz kullanılamaz.
Yazılım & Tasarım : Mahmut ÖZDEMİR