HACİ SÜLEYMAN ŞAHİN (ÇAĞMUDİ) Haci Süleyman şahin Yönetici: hacı Süleyman amca nasılsın. Seni yaylada bulmuşken biraz sohbet etsek nasıl olur. Kendinizi biraz tanıtırmısınız.Şahin: Öncelikle yaylamıza hoş geldiniz şansınıza bu gün hava çok güzel. Ben 1933 yılında köyde değil Çahmut yaylasında doğdum. Herhalde burada doğduğum için bende aşırı derecede bir yayla sevgisi var. 6 çocuk sahibiyim. Biri rahmetlik oldu.
Yönetici: Haci amca,burada konuştuklarımızı yayınlayacağız.Dünyanın her yerindeki köylülerimiz söylediklerini okuyacak neler söylemek istersin?Şahin: Öncelikle eski ve yeni şartları iyi değerlendirerek, geleceğimizi o şekilde yönlendirmek lazım. Nasıl zorluklar ve şartlarda yaşadığımızı genç nesillere aktaramazsak,o zaman yeni neslin hayat mücadelelerinde aksamalar olur. Köylerimizde ve yaylalarımızda,hatta mezralarımızda gördüğün evler, geçmişte yaşayan insanlarımızın sırtlarında taşınarak yapılmıştır. Aç ,susuz ve yamalı elbiselerimizle bu noktalara geldik. Ben yıllarca buralarda koyun ve büyük baş hayvan besledim, Her şeyimizi ondan karşılardık. Ama gelinen noktaya baktığımızda şu gördüğün alanlarda inek ve koyunlardan geçilmezdi.Şimdi ise gördüğün gibi virane oldu. Benim acizane görüşüm , herkes buralara sahip çıksın yoksa geçmişimizi unutup gideceğiz. Bu vesile ile bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim.
Herkese selamlarımı yolluyorum.
SALİHA TOSUN
Yönetici:Teyzeciğim selamlar,sevgiler, Okuyucularımız adına senin gibi büyüğümüzün elini öpmek bana gurur veriyor. Nasılsın iyi misin?Tosun: Sağol uşağum. İyiyum burada günumuzi dolduruyuruk. dağlarda dinlenuyurum.
Yönetici: Biraz kendinden bahsedermisin? karşımda bir tarih gibi duruyorsun.Tosun: Ben 85 yaşındayım. Rahmetli Mahmut Tosun’un eşiyim. 30 yıl önce eşimi kaybettim. Köyde ve yaylada yaşamımı sürdürüyorum. 5 kız,2 oğlan 7 çocuğum var bir oğlum rahmetlik oldu.
Yönetici: Nerde ise bir asır süren bir yaşam. Nasıl geçti bu yıllar? Tosun: Ey gidi oğlum ! öyle zorluklar yaşadık ki onları anlatsam sayfalar yetmez. Hayatımız hep çalışma ile geçti. Herkes çalışırdı yoksa ne yiyecek tuk. Tarlalarda ektiğimiz mısır ve fasulye ile yaşam devam ederdi, nerde bu zamanda ki bolluk. Her şey sırtımızda taşıma ile yapılırdı. O zor şartlar altında bu insanlar çocuklarını yetiştirdiler. Ayrıca eskiden daha fazla yardımlaşma olurdu. Şimdi bu yok herkes dağıldı bir tarafa gitti. Birbirlerini unuttu insanlarımız. Görüyorsun köylerimiz ve yaylalarımız eskisine göre çok ıssız. Yeni gençlerin hiç birini tanımıyorum.Yazın tatil için gelirler birbirlerini tanımadan giderler. Onun için sık, sık gelip buralara daha iyi kaynaşmalıyız.
Yönetici: Buradan selam göndermek istediğin birileri varmı?Tosun: Öncelikle yurt dışında ve yurt içinde bulunan çocuklarıma, Torunlarıma selam ederum. Ayrıca benim söyleduklerumi okuyanlara selam ederim. Allah hepinizden razı olsun
ALİ GÜZEL (KİSBAR) VE MURAT ÖZÇELİK (SARSAK) Yönetici: Değerli iki ağabeyimizle beraberiz. Kendileri ile sohbetimiz olacak. Kendinizden okuyucularımıza bahsedermisinız?Güzel: 1969 yılından beri yurt dışında kalıyorum. Önce Fransa’ya 2 sene kaldıktan sonra oradan da Almanya’ya geçtim. Memlekete sık,sık gelirim. Özellikle yaylaları çok severim.
Özçelik: 1968 yılından beri Almanya dayım. Emekli oldum, şimdi ise buradayım.
Yönetici: Şimdi ikinize de soruyorum. Uzun yıllar yurt dışında kaldınız şu anda buralardasınız. Uyum sorunu yaşıyormusunuz?Güzel: Tabiî ki bazı noktalarda uyum sağlamak zor, ama memleketimiz mecburuz sağlamaya. Ama açıkça söylemek gerekirse yurt dışında biraz daha tertipli bir yaşam var.
Özçelik: Buralarda doğup büyüdük, uyum sorunu yaşamadım. Herkesle iyi ilişkiler kurmaya çalışıyorum. Memleketimi ve insanlarını seviyorum. Ben başka yerlerde çevre edinmedim, geride kalan ömrümüzü buralara geçirmeyi uygun buldum.Burada bir serzenişte bulunmak istiyorum. Yurt dışı ile Türkiye yi karşılaştırdığımda hala ülkemizde torpil ve adam kayırmaların olduğunu görüyorum buna çok üzülüyorum.
Yönetici: İkinizi bir arada bulmuşken köylerimizin sorunları neler olduğunu sorsam neler anlatmak istersiniz.?Güzel: Tabiî ki sorunlarımız var. Benim için en önemli yollarımızın dar olması. Ayrıca ortak kullanabileceğimiz,oturup sohbet edeceğimiz bir mekanın olmaması. Burada muhtarlarımıza sesleniyorum. Bir köy odası yaparak köylülerimizin hizmetine açın bu millet size dua etsin.
Özçelik: Memleketimiz güzel ama çözülecek bir çok sorunlar var. yol,su,elektrik,sağlık,eğitim vs gibi. Diğer yönü ile en önemli işsizlik. Asgari ücretin çok düşük yaşam çok zor.
Yönetici: Sayın güzel bu sorumu size sormak istiyorum. Köylülerimizle bir araya geldiğinizde çok neşeli sohbetleriniz oluyor. Sizden rica etsem bize bir kaç tane anınızı bizlerle paylaşırmısınız?Güzel: Çok anılarım var hangisini anlatayım. Ama şu an aklıma gelen iki anımı sizlerle paylaşayım.
1965 yılında İsmini veremeyeceğim köylümüz, beni yanına alarak, Yozgat ili akdağ madeni ilçesi kumru köyüne bir ilkokul inşaatında çalıştırmak üzere ,gurbet yaptık. 4 ay çalıştık ve köye geldik. o sıralar askere gideceğimi kendisine söyleyerek 1500 Tl gurbet yaptığım alacağımı birkaç kere istedim vermedi. Ben bu arada asker gittim ve aradan uzun zaman geçti, kendisi rahmetlik oldu. Allah rahmet etsin kısa boylu biri idi.
-Öldükten sonra, Köylülerimizden birkaç kişi bana gurbet alacağını alamadın hakkını helal ediyormuşsun dediler.
-Bende tabiî ki hakkımı helal ediyorum dedim.
-Yahu neden helal ediyorsun bir gurbet paranı yedi dediler.
-Bende onlara Yahu adam 1,60 boyunda, ben ise 2 metreye yakın boyum var. Öteki Dünyaya göç ettiğimde, Allahın huzurunda hesaba çekildiğimizde sualci bir bana bakarak.
-Bu boyla öteki Dünyada hakkını alamadın şimdi gelmişsin karşıma burada hak almak istiyorsun demezmi?
-Bende onun için hakkımı ona helal ettim.
Diğer anım ise rahmetlik babam ile aramda geçti.
Babam beni 18 yaşına olmama rağmen kızdığı zamanlar beni döverdi. Babamı tanıyanlar bilir çok kısa boylu biri idi. Bir gün iyi ve neşeli zamanında bana dönerek.
-Oğlum benim gücüm seni düvmek için 20 sene daha yeter demişti.
-Bende dedim ki 20 değil 40 sene daha böyle devam ederse yeter dedim.
-kendisi bana nasıl olur deyince.
-Tabiki ben durur, sen döversen gücün yeter. Babalığı kenara koy gel dövüşelim. Seni kurtaracak olan Babalıktır sakın elinden bırakma dedim.Röportajlar: Kemal ÇUMAN İRTİBAT:
GSM: 0-505-519 84 30
e-posta: kemal.cuman@turktelekom.com.tr